Hakkımızda

Avukat Mehmet Genç

İstanbul Barosu'na kayıtlı olan Avukat Mehmet Genç, mezun olduğu tarihten bu yana avukatlık mesleğini aralıksız olarak sürdürmektedir. İstanbul Barosu bünyesinde kurduğu avukatlık bürosuyla Ceza Hukuku, Miras Hukuku, Gayrimenkul Hukuku, Bilişim Hukuku başta olmak üzere birçok hukuk alanında avukatlık faaliyeti göstermektedir.

Devamını Oku
Dolandırıcılık Suçunda Mağdurun Zararının Giderilmesi

Dolandırıcılık Suçunda Mağdurun Zararının Giderilmesi

Klasik ceza hukuku anlayışı, suç işlendiğinde mağdurun sadece sembolik bir varlık olduğunu ve suçun asıl olarak devlete karşı işlendiğini savunur. Ancak modern ceza yargılamasında, mağdurun haklarının korunması ve uğradığı zararın giderilmesi merkezi bir öneme sahiptir. Bu yeni bakış açısı, suçun sadece devlete karşı işlenmediğini, aynı zamanda doğrudan mağdurların yaşamlarını etkilediğini ve bu nedenle zararın telafi edilmesi gerektiğini vurgular.

Suç işlenirken, mağdur doğrudan etkilenir ve zarar görür. Bu zararın telafisi, adalete olan güveni sağlamak ve toplumsal dengeyi korumak açısından kritik öneme sahiptir. Ancak bazen, suçtan dolayı zarar gören kişiler de bulunabilir. Bu kişilere "suçtan zarar gören" denir ve onların da hakları ve zararlarının telafisi için gerekli önlemler alınmalıdır.

Suç mağduruyla suçtan zarar gören arasındaki ayrım önemlidir. Örneğin, bir cinayetin mağduru olan kişi öldürülen kişi iken, suçtan zarar görenler ölenin mirasçıları olabilir. Bu ayrım, yasal süreçlerde farklı haklar ve sorumluluklar doğurur. Mağdur, suçun ceza yargılamasında doğrudan bir taraf olarak yer alırken, suçtan zarar gören kişi sadece hukuki ilişkide bir taraf olarak kabul edilir ve iddiaları yalnızca hukuki niteliktedir.

Suç işleyen kişi, hem ceza hukuku hem de medeni hukuk açısından sorumludur ve zararın giderilmesinden sorumludur. Ancak ceza yargılaması genellikle suçtan zarar görenin haklarını ihmal eder. Bu nedenle, suçtan zarar görenin haklarının korunması ve zararlarının telafi edilmesi için özel düzenlemelere ihtiyaç vardır.

Türk Ceza Hukuku, zararın giderilmesini çeşitli kanunlarla düzenlemiştir. Bu kanunlar arasında, TCK, CMK, CGTİHK, Terörle Mücadele Zararlarının Karşılanması Kanunu ve Bankacılık Kanunu gibi kanunlar bulunmaktadır. Bu kanunlar, suçtan zarar görenin haklarını korumayı ve zararlarının telafi edilmesini sağlamak için çeşitli mekanizmalar öngörmektedir.

Malvarlığına karşı işlenen suçlarda, suç işleyen kişinin pişmanlık göstermesi ve zararı gidermesi durumunda cezasında indirim yapılabilir. Ancak bu düzenleme, suç tamamlanmadan önce pişmanlık gösterilmesi durumunda geçerlidir. Ayrıca, suçtan zarar görenin rızası da önemlidir ve zararın tam olarak telafi edilmesi gerekmektedir.

Suç işleyen kişinin pişmanlık göstermesi ve zararı gidermesi, adaletin sağlanması ve toplumsal barışın korunması açısından kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, suçtan zarar görenin haklarının korunması ve zararlarının telafi edilmesi, ceza yargılamasının temel bir parçası olarak kabul edilmelidir. Ancak bu süreçte, suç işleyen kişinin samimi pişmanlığı ve zararın tam olarak giderilmesi gerekmektedir. Bu sayede, adaletin sağlanması ve toplumsal barışın korunması mümkün olacaktır.

Dolandırıcılık Suçunda Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık, kişilerin işledikleri suçtan sonra kendi iradeleri ile pişman olması, suçtan dolayı meydana gelen olumsuzlukların giderilmesi ve adalete katkı sunması ile bazı ceza indirimleri öngören bir kurumdur. Etkin pişmanlığın söz konusu olabilmesi için bahse konu suçun kanunda sayılan suç tiplerinden biri olması gerekir. Ayrıca hüküm verilene kadar verilen zarar giderilmelidir. Türk Ceza Kanununun 168. Maddesine göre; suç tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2013/15-735 E. 2016/55 K. sayılı 9.2.2016 tarihli ilamında, mağdurun iade veya tazmini kabul etmemesi olgusunun sanık aleyhine yorumlanmaması ve mahkemece bir ödeme noktası belirlenmek suretiyle zararı gidermek isteyen sanığa zararı giderme imkanı sunulması gerektiğine hükmedilmiştir.

“Yerel mahkemece zararın miktarının ve bu zararın hangi aşamada karşılanmak istendiğinin tespit edilerek, bir ödeme noktası tayin edilip, sanığa zararı giderme imkanı sunularak sonucuna göre sanık hakkında TCK'nun 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi ve sanığın hukuki durumunun buna göre tayin edilmesi gerekmektedir“ (Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2013/15-735 E. 2016/55 K. sayılı 9.2.2016 tarihli ilamı).

Bu nedenle, halihazırda devam eden dolandırıcılık davalarında, eğer sanık etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmayı talep ederse, bu talebi desteklemek için karara atıfta bulunarak ödeme noktasının belirlenmesi gerekecektir. Katılımcının rızasının olmaması durumunda bile, bu talebin yargı içtihadıyla desteklenmesi durumunda Mahkeme tarafından dikkate alınacaktır. Talebin reddedilmesi halinde, daha ağır bir ceza verilmesi durumunda, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bu karara atıfla yapılan temyizinde, içtihada uygun olmayan bir karar verilmesi nedeniyle bozulma olasılığı oldukça yüksektir.

Şimdi ara