Savunma Hakkı Nedir? Hukuki Temelleri ve Anayasal Güvence
Savunma hakkı, adil yargılanmanın en önemli unsurlarından olup sanığın kendisinin veya avukatının, yöneltilen suçlamalara karşı cevap verme, serbestçe açıklama yapma, delil sunma imkanlarını tanıyan haktır. İnsan haklarının korunması kapsamında önem taşıyan bir araçtır. Hukuk sistemimizde savunma hakkı, Anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi [AİHS] gibi) güvence altına alınmıştır.
Anayasa’nın 36. Maddesi Kapsamında Savunma Hakkı
Savunma hakkı, Anayasa'da hakların korunması ile ilgili hükümler arasında bulunup 36. maddede düzenlenmektedir.
Anayasa m. 36/1: Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
İlgili maddeden de anlaşılabileceği üzere hukuk sistemimizde herkesin adil yargılanma hakkı kapsamında savunma hakkı bulunur. Anayasa Mahkemesi de, verdiği kararlarda savunma hakkını, adil yargılanmanın ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirir.
Ceza Yargılamasında Adil Yargılanma İlkesi İle İlişkisi
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Türkiye tarafından 10 Mart 1954'te onaylanmıştır ve günümüzde hala geçerliliğini korur. AİHS'in 6. maddesi, adil yargılanma hakkını düzenler ve sözleşme geçerliliğini koruduğu için bu ilke Türkiye'de doğrudan uygulanabilir niteliktedir. Savunma hakkı da, adil yargılanma ilkesinin somutlaşmış hali olduğundan, mahkeme önünde tarafların eşitliği, iddia ve savunmanın dengeli biçimde sunulması ve yargılamanın şeffaf yürütülmesi, adil yargılanmanın gereğidir.
Eleştiri Hakkının Sınırları: Hakaretle Eleştiri Arasındaki Fark
Eleştiri hakkı, ifade özgürlüğünün bir görünümüdür. Ancak bu hak sınırsız değildir. Bireylerin kişilik haklarını ihlal ettiği ölçüde hak olmaktan çıkar ve Türk Ceza Kanunu m. 125'deki hakaret suçu boyutuna ulaşabilir.
İfade Özgürlüğü İle Kişilik Haklarının Dengelenmesi
İfade özgürlüğü demokratik toplumların vazgeçilmez unsurlarındandır. Ancak bu özgürlük, başkalarının şeref ve saygınlığını zedeleyecek noktaya vardığında hukuki sınırlarla karşılaşır. Eleştiri, olgusal temele dayandığında ve kamu yararı amacıyla yapıldığında korunur. Eleştirinin sınırını kişilik haklarının zedelenmesi çizer denilebilir
Eleştiri Sınırının Aşıldığı Hâllerde Hukuki Sonuçlar
Eleştirinin sınırı aşıldığı halde artık ağızdan çıkan söylemler eleştiri niteliği değil, hakaret niteliği taşır. Eleştirinin hakarete ulaştığı bu boyutta da hem cezai hem de tazminat sorumluluğu doğabilmektedir. Cezai boyutu Türk Ceza Kanunu (TCK) m. 125 uyarınca hakaret suçu bakımından düzenlenir, tazminat boyutu ise Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 56 uyarınca manevi tazminat şeklinde düzenlenir.
Ceza Yargılamasında Eleştiri Hakkının Kullanımı
Ceza yargılamasında eleştiri hakkı, sanık, müdafi ve hatta basın tarafından farklı şekillerde kullanılabilir. Ancak bu hakkın kullanımı, yargılamanın ciddiyetini ve mahkemenin saygınlığını zedelemeyecek biçimde olmalıdır.
Sanığın, Vekilinin ve Basının Eleştiri Alanındaki Rolleri
Sanık ve müdafi, savunmalarında iddia makamının görüşlerini eleştirebilir, mahkeme uygulamalarına karşı görüşlerini dile getirebilir. Bu eleştiriler, savunma hakkı kapsamında TCK m. 128 “iddia ve savunma dokunulmazlığı” ile güvence altına alınmıştır.
TCK m. 128: Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.
Basın ise yargılamalar hakkında kamuoyunu bilgilendirme görevi çerçevesinde eleştiri yapabilir, ancak mahkemenin bağımsızlığını ve tarafsızlığını zedeleyecek nitelikte olmamalıdır.
Kamuoyunu Bilgilendirme Hakkı ile Mahkemenin Saygınlığı Arasındaki Denge
Basın özgürlüğü, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için çok büyük önem taşımaktadır. Ancak bu özgürlük, mahkemelerin tarafsızlığına zarar vermemeli, davanın seyrini etkileyecek baskılar oluşturmamalıdır.
Yani basın özgürlüğü, tarafsız yapıda yapılan bir yayıncılığı ve mahkeme saygınlığını zedelemeyecek bir içeriği, üslubu kapsar.

2025 Yılıyla Gelen Yeni Yargı Uygulamaları ve Yaklaşımlar
Son yıllarda yargı içtihatlarında, ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkının daha geniş yorumlandığı görülmektedir. Özellikle 2025 itibarıyla hem ulusal mahkemeler hem de AİHM kararları, eleştirinin kamusal tartışma boyutunu ön plana çıkarmaktadır.
Yargıtay ve AYM Kararlarında İfade Özgürlüğüne Vurgu
Sanığın, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinde duruşma savcısının mütalaasına ilişkin olarak dilekçesinde kullandığı sözlerin, yargı otoritesini sarsmayı veya tarafsızlığı bertaraf etmeyi amaçlamadığı, muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide etme maksadı taşımadığı, yalnızca haksızlığa uğradığını düşündüğü konuları dile getiren eleştiri niteliğinde olduğu gözetilmeksizin, mahkumiyet kararı kurulması kanuna aykırıdır. HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan itibaren sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 10/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
(4. Ceza Dairesi, 2013/11092 E., 2014/20995 K.)
Anayasa Mahkemesi, başvurucu M**** C**** K****’ın televizyon programında yaptığı tıbbi açıklamalar nedeniyle İstanbul Tabip Odası tarafından verilen disiplin cezasının ifade özgürlüğüne müdahale olduğunu belirlemiştir. Derece mahkemeleri başvurucunun açıklamalarının halk sağlığına somut bir tehdit oluşturduğunu gösterememiş ve uzmanlık dışı gerekçesiyle cezalandırma orantısız bulunmuştur.
Mahkeme, başvurucunun açıklamalarının halk sağlığını bilgilendirme ve eleştiri amacı taşıdığını, sert ifadelerin bağlamından koparılarak yanlış yorumlandığını ve kitabına referans göstermesinin reklam olarak değerlendirilemeyeceğini vurgulamıştır.
Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiş, dosyanın yeniden yargılama için Ankara 13. İdare Mahkemesine gönderilmesine ve başvurucuya 18.000 TL manevi tazminat ile yargılama giderlerinin ödenmesine hükmetmiştir.
(Anayasa Mahkemesi 1. Bölüm, 2020/4999 E., 2023/30 K.)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin İçtihat Etkisi
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine tabi olduğundan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararları da Türk yargısına etki etmektedir. Yani AİHM'in içtihatlarının yargı düzenimize doğrudan etkisi bulunmaktadır.
Avukatın Savunma Hakkı Kapsamında Eleştiride Bulunması
Avukat, müvekkilini savunurken davanın tüm yönleri hakkında eleştiride bulunabilir. Avukatın yapacağı bu tarz eleştiriler mesleki görevinin bir parçasıdır. Dolayısıyla olağan bir durumdur. Fakat sınır, hakaret boyutuna ulaşan ve yargılamanın düzenini bozacak sözlerdir. Yani avukatın eleştiride bulunmasının sınırsız bir yönü bulunmamaktadır.
Mahkemeye Yönelik Sözlerin Cezai Sorumluluk Doğurup Doğurmadığı
TCK m. 128 kapsamında (iddia ve savunma dokunulmazlığı), avukatın görevini ifa ederken sarf ettiği sözler kural olarak iddia ve savunma dokunulmazlığı çerçevesinde korunur. Ancak bu koruma, yukarıdaki başlıkta bahsettiğimiz üzere sınırsız değildir. Mahkemeye yönelik söylenen sözlerin sınırını aşması veya hakaret boyutuna ulaşması durumunda cezai sorumluluk gündeme gelebilir.
Avukatın Mesleki Sınırları İçinde Kalan Eleştiriler
Avukatın savunmadaki eleştirileri, meslek etiği ve Avukatlık Kanunu çerçevesinde sınırlandırılmıştır. Avukat, müvekkilinin haklarını korumak adına güçlü bir şekilde eleştiri yapabilir, fakat bunu kişisel saldırı veya küçük düşürücü ifadeler şeklinde kullanamaz. Böylelikle hem meslek onuru korunur hem de savunma hakkı en geniş şekilde kullanılmış olur.
Eleştiri-Savunma Dengesinde Pratik Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Ceza yargılamasında savunma ve eleştiri hakkı, çoğu zaman iç içe geçen haklar oldukları için aralarında dikkatli bir denge gözetilmelidir.
Ceza Yargılamasında Susma Hakkının Eleştiriyle Dengelenmesi
Sanık, susma hakkını kullanabilir; bu, savunma hakkının bir parçasıdır. Dolayısıyla sanığın susma hakkını kullanması, bu durumun kişi aleyhine yorumlanabileceği anlamına gelmemektedir.
Sanığın susma hakkını kullanması ile eleştiride bulunma hakkı tamamen ortadan kalkmaz. Sanık veya müdafi, gerekli gördüğünde eleştirel savunma yapabilir.
Savunma Hakkının Kısıtlandığı Durumlarda Başvuru Yolları
Savunma hakkının kısıtlanması, adil yargılanma hakkının ihlalidir. Adil yargılanma hakkı da Anayasa'da (36. Madde) düzenlendiğinden, Anayasa hükmünün ihlali anlamına gelir. Böyle bir durumda öncelikle üst mahkemelere itiraz ve temyiz yollarına gidilebilir. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru ve sonrasında AİHM başvurusu da mümkündür. Bu yollar, savunma hakkının etkin bir şekilde korunmasını sağlayan anayasal ve uluslararası güvencelerdir.