Hukuk sisteminde bir iddianın ispatı için sunulan her unsur “delil” olarak değerlendirilir. Delil türlerinin doğru bir şekilde tanımlanması ve mahkemeye uygun biçimde sunulması, yargılamanın sağlıklı işlemesi açısından çok önemlidir. Günümüzde özellikle dijitalleşmenin artmasıyla birlikte, klasik delil türlerine ek olarak dijital deliller de önemli bir kategori haline gelmiştir.
Delil türleri genel olarak üç ana kategoriye ayrılır. Bunlar şu şekildedir:
Elektronik delil olarak da bilinen dijital delil, bir elektronik araç üzerinde saklanan veya bu araçlar aracılığıyla iletilen bilgi ve verilerdir.
Dijital kanıtlar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 134 ve devamı maddelerinde düzenlenir.
Elektronik veriler; bilgisayarlar, cep telefonları, tabletler ve sunucular gibi cihazlardan elde edilen her türlü dijital bilgiyi kapsar. İlgili mevzuat kapsamında bu verilerin delil olarak kullanılabilmesi için usulüne uygun şekilde elde edilmeleri gerekir. Adli bilişim uzmanları bu verileri doğrulayıp değişmezliğini belgelemektedirler.
5651 sayılı Kanun, internet ortamında işlenen suçlarla ilgili olarak içerik, yer ve erişim sağlayıcılara bazı yükümlülükler getirir. Bu kapsamda bazı veriler (örneğin tutulması zorunlu log kayıtları) dijital delil olarak dava dosyasına eklenebilirler.
Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ise m. 134 ve devamında dijital delillerin arama, kopyalama ve el koyma süreçlerini ayrıntılı şekilde düzenler.
Kanuna aykırı şekilde elde edilen dijital veri, delil niteliği taşımamaktadır.
Dijital kanıtların delil niteliği taşıyabilmeleri için teknik ve hukuki açılardan geçerli yöntemlerle elde edilmiş olmaları gerekmektedir. Eğer delil kanuna aykırı olarak elde edilmişse CMK m. 206/2-a uyarınca reddedilir.
CMK m. 206/2-a: Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse reddolunur.
CMK m.134’e göre bir dijital cihazın incelenebilmesi için hâkim kararı gerekir. Acil durumlarda savcı kararıyla işlem yapılabilir ancak bu kararın 24 saat içinde hâkim onayına sunulması zorunludur.
El konulan cihazlar, kopyalanarak yedeklenmeli ve orijinal veri bozulmadan korunmalıdır.
Bahsedilen tüm işlemler kayıt altına alınarak gerçekleştirilmelidir.
Dijital kanıtlar, usule aykırı bir şekilde elde edilirse, delil hukuken geçersiz sayılır. Geçersiz sayılan delil yargılama esnasında bir hüküm doğurmaz. Bahsi geçen delil geçersizliği hususu hem Anayasa’nın 38/6. maddesinde hem de CMK’nın 206/2-a maddesinde düzenlenmektedir.

Dijital deliller mahkemeye sunulurken önemli olan ve dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunur. Örneğin sunulacak verinin içeriği, sunum biçimi, güvenliği konularına dikkat edilmelidir ve bilgilerin doğruluğu teknik belgelerle desteklenmelidir.
Elektronik veriler mahkemeye sunulurken hash kodları ile verilerin bütünlüğü doğrulanır. (Hash kodu: Belirli bir verinin benzersiz bir temsilini veren fonksiyondur. Yani dijital delilin bütünlüğünü ve doğruluğunu sağlamak için kullanılmaktadır.)
Delilin elde edilmesi sürecine ilişkin tutanaklar ve uzman raporları ise, işlemin usule uygun yapıldığını ve verinin değiştirilmediğini belgelemek amacıyla sunulmalıdır.
Delil zinciri (chain of custody), bir delilin ilk elde edilmesinden mahkemeye sunulana kadar kimlerin elinde bulunduğunu ve hangi işlemlerden geçtiğini kayıt altına alan süreçtir.Bu süreçte zincir bozulursa delillerin güvenliği sorgulanır.
Bir dijital verinin delil olarak kabul edilebilmesi için yalnızca elde edilme biçimi değil, verinin teknik güvenilirliği de değerlendirilir. Bu kapsamda verinin değiştirilip değiştirilmediği, kim tarafından oluşturulduğu gibi unsurlar göz önünde bulundurulur.
Dijital veriler kolaylıkla kopyalanabilir, silinebilir veya değiştirilebilir. Veriler bu riski taşıdığından, elde edildikten sonra değiştirilmeyecek şekilde korunmaları gerekir. Adli bilişim uzmanları, güvenliği sağlama noktasında rol oynar.
Dijital kanıtların teknik karmaşıklıklara sahip olmaları nedeniyle mahkemeler çoğunlukla uzman görüşlerine ve bilirkişi raporlarına başvurur. Bu raporlar; verinin elde edilme biçimini, doğruluğunu ve güvenilirliğini analiz eder. Yargılama açısından bilirkişi raporları, dijital delilin hukuki geçerliliğinin temel dayanaklarındandır.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 16.12.2020, E. 2020/xxxx, K. 2020/xxxx
Dosyada sanığın bilgisayar ve dijital materyallerine, hakim kararı olmaksızın el konulduğu ve dijital verilerin imajı alınmadan incelendiği anlaşılmıştır. Kurul, CMK hükümleri uyarınca dijital delillerin elde edilmesinde arama, kopyalama ve muhafaza süreçlerinin usule uygun yürütülmesinin zorunlu olduğunu vurgulamıştır. Usule aykırı şekilde elde edilen dijital kayıtların hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu, bu verilerin yargılamada hükme esas alınamayacağı belirtilmiştir. Başka yeterli delil bulunmadığından mahkumiyet hükmü bozulmuş, sanığın beraatine ve tahliyesine karar verilmiştir.
AİHM, dijital delillerin özel hayata müdahale oluşturabileceğini, ancak bu müdahalenin meşru bir amaç ve kanuni dayanakla yapılması gerektiğini savunmaktadır. AİHM içtihatlarında da, özellikle dijital delilin elde edilme süreci ve kişinin adil yargılanma hakkı arasındaki denge ön plandadır.