Süresiz nafaka, boşanma gerçekleştikten sonra yoksulluğa düşme tehlikesi bulunan tarafa ödenen bir nafaka türüdür. Bu nafaka türü, Türk Medeni Kanunu’nun 176. maddesinde düzenlenir.
Eski Medeni Kanun olan 743 Sayılı Medeni Kanunu 1926 yılında yürürlüğe girmiştir ve 144. maddesi yoksulluk nafakası ile ilgili olup buna bir süre sınırı getirmekteydi. Düzenlemeler şu şekildeydi:
1988 Kanun değişikliği ile süresiz nafaka getirilmiştir. Yapılan bu yasa değişikliği 12.05.1988 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu düzenlemeye göre yoksulluk nafakası süre sınırlaması olmaksızın ödenecektir. Ancak mahkeme, nafakanın kaldırılması için ek bir başka karar verirse nafaka verilmesi durdurulacaktır. Eğer nafaka alan taraf yeniden evlenirse, ekonomik durumu iyiye doğru gidip kendi geçimini sağlayabilecek hale gelirse mahkeme kararı ile süresiz nafaka kaldırılabilecektir.
Şu an yoksulluk nafakası 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde düzenlenmektedir.
TMK m. 175/1: Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafakanın süresiz olarak ödenmeye devam etmesi nafaka yükümlüsünün maddi durumunun değişmesine rağmen ödeme zorunluluğunu sürdürmesiyle adaletsizliğe yol açabilmektedir. Bu durum hem ödeme yapan kişi hem de toplumsal eşitlik algısı açısından eleştirilmekte, kanunda açık bir süre belirlenmemesi büyük bir hukuki boşluk olarak görülmektedir.
Süresiz nafaka sorunu, eski eşe ömür boyu nafaka ödenmesi gibi bazı mağduriyetleri beraberinde getirir.
Nafaka alan eski eş, kimi zaman kendi bireysel özgürlüğünün ve üretkenliğinin önüne engel olarak süresiz nafakayı koyar. Eş, süresiz nafaka güvencesi ile kendi yaşamını idame ettirme sorumluluğunu üstlenmeyebilir. Yıllar boyunca bir meslek edinmemiş veya çalışma hayatına girmemiş olan kişiler, bu nafakaya bağımlı bir yaşam sürüyor hale gelir.
Uygulamaya bakıldığında nafaka yükümlüsü çoğunlukla erkeklerdir. Bu durum da toplum yaşamında cinsiyet eşitsizliği algısına yol açar. Özellikle kısa süren evlilikler göz önünde bulundurulduğunda ömür boyu nafaka ödenmesi düşüncesi adil hayat kurulmasını engellediği düşüncesini yaratıp eleştirilere sebebiyet verir.
Nafaka düzenlemesi TBMM’de aktif olarak tartışılan, çözüm yolu aranılan sorunlardan biridir.
Süresiz nafaka sorununu çözmeye yönelik henüz yeni bir yasal düzenleme kabul edilmemiştir. Fakat bu konudaki tartışmalar hâlâ sürmektedir. Bu kapsamda 1 yıl, 5 yıl, 10 yıl gibi sabit süre önerileri gündeme gelmektedir. Bazı görüşler ise nafaka süresinin somut olaylara dayanılarak hâkimin takdirine bırakılması gerektiğini söyler. Henüz mevcut bir değişiklik olmadığından TMK m. 175 uygulanmaya devam edilmektedir.
Kadın ve erkek hakları temelli sivil toplum kuruluşları ile birçok hukukçu, mevcut sistemin güncellenmesi gerektiğini savunmaktadır. Kimi grup nafakanın tamamen kaldırılmasına karşı çıkar, kimi ise süreli hale getirilmesi gerektiğini savunur. Bir diğer görüşe göre ise devlet sürece dahil olmalıdır ve mağduriyetler çift yönlü değerlendirilip buna göre karar verilmelidir.
Süreli nafaka sisteminde, eski eş, yoksulluğa düşecek tarafa “yoksulluk nafakası” verir. Süresiz nafakadan farkı, nafaka ödemesinin sınırlı bir süre için kararlaştırılmış olmasıdır. Bu alternatif model daha adil bir nafaka sistemine geçişi hedefler.
Avrupa ülkelerindeki nafaka düzenlemeleri eşlerin ekonomik anlamda bağımsızlık kazanabilmelerini hedefleyen ve buna teşvik eden bir model üzerine kuruludur. Çoğu Avrupa ülkesinde nafaka süresi sınırlıdır. Süresiz nafakaya nadiren rastlanır, istisnai durumlarda söz konusu olur.
Çoğu Avrupa ülkesinde (özellikle Almanya, Fransa) nafaka geçici bir mali destek olarak kabul edilir. Evliliğin süresi bu miktar üzerinde belirleyici rol oynar. Ömür boyu sürmesine çok nadir rastlanır.
Bazı ülkelerde boşanma sonrası eşe, iş bulma veya eğitim alma süreci için belirli bir geçiş süresi tanınmakta; bu süreçte devlet destekli geçici yardımlarla ekonomik bağımsızlık sağlanmaktadır. Süreli nafaka sistemi, evliliğin süresine oranla veya hâkimin takdiriyle belirlenen destek süresiyle hem nafaka ödeyenin yükünü hafifletmekte hem de destek alan eşin iş gücüne katılımını teşvik etmektedir. Ayrıca süreli nafaka sistemi, devlet destekli sosyal yardım programlarıyla desteklendiğinde hem nafaka ödeyenin mağduriyetini azaltmakta hem de nafaka alanın ekonomik hayata uyumunu kolaylaştırmaktadır.
Bir aile mahkemesi kararında, taraflar arasında yoksulluk nafakasının kaldırılması talep edilmiş, davacı, davalının çalıştığını ve yoksulluğunun ortadan kalktığını ileri sürerek 150 TL tutarındaki nafakanın kaldırılmasını istemiştir. Mahkeme, davalının yoksulluğunun devam ettiğini belirterek davayı reddetmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay, nafakanın kaldırılabilmesi için tarafların mali durumlarında önemli değişikliklerin araştırılması gerektiğini, “çoğun içinde az da vardır” ilkesi gereği nafakanın azaltılmasının da değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, eksik incelemeyle karar verilmesini isabetsiz bulmuş ve hükmü bozmuştur.
(05.11.2012 T., 2012/… E., 2012/… K.)
Eşitlik ilkesi Anayasa’nın 10.maddesi ile güvence altına alınmıştır ve hukuk devletinin temel dayanaklarındandır. Eşitlik ilkesine göre herkes yasa önünde eşittir ve hiçbir kişi ya da zümreye ayrıcalık tanınamaz. Nafaka tartışmalarında ise bu ilke, özellikle şu iki açıdan önem taşır:
Süresiz yoksulluk nafakası uygulaması genellikle erkeklerin kadınlara nafaka ödemesi şeklinde gerçekleşmektedir. Bu durum, bazı çevrelerce kadın lehine cinsiyet temelli bir ayrıcalık olarak eleştirilmektedir.
Süresiz nafaka, nafaka yükümlüsünün mülkiyet hakkı, çalışma özgürlüğü ve kişisel yaşam planlaması üzerinde uzun vadeli bir sınırlamaya neden olabilir. Bu nedenle, bu düzenlemenin orantılılık, ölçülülük ve zorunluluk ilkelerine uygun olup olmadığı anayasal bir tartışma konusudur.
Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay genellikle nafakanın amacının yoksulluğa düşmeyi engellemek olduğunu vurgular. Ancak bu desteğin ömür boyu değil, makul bir süreyle sınırlandırılabileceği, eşitlik ve adalet açısından gereklidir.
Nafakanın belirli kriterlere göre süreli hale getirilmesi için Türk Medeni Kanunu’nda değişiklik yapılması önerilmektedir. Önerilerde, evliliğin süresi, tarafların sağlık ve gelir durumu, çocuk olup olmaması gibi kriterlerin değerlendirilerek nafaka süresinin belirlenmesi yer almaktadır.
Yargı içtihatlarının geliştirilmesi, kanun metninde açık bir düzenleme olmasa bile mahkemelerin benzer davalarda verdikleri kararlarla yol gösterici ve standartlaştırıcı bir uygulama oluşturması anlamına gelir. Süresiz nafaka konusunda yaşanan sorunların çözümünde, yasa değişikliği kadar yargı kararlarının gelişmesi ve çeşitlenmesi de büyük önem taşır.