Diğer Makaleler

Hakkımızda

Avukat Mehmet Genç

İstanbul Barosu'na kayıtlı olan Avukat Mehmet Genç, mezun olduğu tarihten bu yana avukatlık mesleğini aralıksız olarak sürdürmektedir. İstanbul Barosu bünyesinde kurduğu avukatlık bürosuyla Ceza Hukuku, Miras Hukuku, Gayrimenkul Hukuku, Bilişim Hukuku başta olmak üzere birçok hukuk alanında avukatlık faaliyeti göstermektedir.

Devamını Oku
Asliye Hukuk Mahkemesi Görev ve Yetkileri

Asliye Hukuk Mahkemesi Nedir? Genel Görev İlkesi

Asliye hukuk mahkemesi; özel hukuk uyuşmazlıklarına bakmakla görevli asıl mahkemedir. Yani özel hukuk kaynaklı davaların görüldüğü mahkemedir. 5235 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre: Asliye hukuk mahkemeleri, tek hakimli olup her yargı çevresinde yani adliyede kurulması zorunlu mahkemelerdendir.

HMK m.2’de Düzenlenen “Genel Görevli Mahkeme” Kavramı

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesine göre, Asliye Hukuk Mahkemesi, “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” “Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.”

Sulh Hukuk Mahkemesi ile Ayrım Noktaları

Karşılaştırmak gerekirse; asliye hukuk mahkemesi genel, sulh hukuk mahkemesi ise istisna mahkemedir. Daha spesifik bir anlatımla, sulh hukuk mahkemesi sadece Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 4. maddesinde sayılan davalara bakmakla görevlidir. Diğer tüm özel hukuk davaları asliye hukuk mahkemelerinde görülür.

HMK m. 4:  Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın;

a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları,

b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları,

c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları,

ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları, görürler.

Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Baktığı Dava Türleri

HMK m. 2’ye göre, asliye hukuk mahkemesi aşağıdaki dava türlerine bakmakla yükümlüdür:

Tazminat, Tapu İptal‑Tescil, İftira vb.

Maddi ve manevi tazminat (maddi-manevi tazminat davaları hakkında detaylı bilgi için ilgili makalemize buradan ulaşabilirsiniz), tapu iptal ve tescil, şahıs veya kişilik haklarına yönelik iftira/hakaret davaları gibi davalar asliye hukuk mahkemesinin alanına girmektedir.

Değer veya Miktar Sınırı Olmayan Davalar

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesine göre, davanın değeri ya da miktarı ne olursa olsun, HMK’da başka bir görevli mahkeme belirtilmemişse, asliye hukuk mahkemesi o davaya bakmakla yükümlüdür.

Yetki Kuralları ve Sözleşmesel Yetki

Bir davanın hangi mahkemede açılacağı yalnızca görevle değil, aynı zamanda yetki ile de belirlenir. Yetki, coğrafi olarak hangi yer mahkemesinin davaya bakacağıyla ilgilidir. Yani özel hukuk uyuşmazlıklarında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olsa da, hangi asliye hukuk mahkemesinin yetkili olacağı davalının yerleşim yeri ile ilgilidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda (HMK) genel yetki kuralları düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra, taraflar belirli şartlarla aralarında yetki sözleşmesi yaparak da hangi mahkemede dava açılacağını kararlaştırabilirler.

Genel Yetki – Davalının Yerleşim Yeri

HMK m. 6/1’e göre genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.

6/2:  Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.

Yetki Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları

Yetki sözleşmesi, tarafların kendi aralarında yapacakları ve aralarında doğabilecek uyuşmazlıklarda hangi yer mahkemesinin yetkili olacağını önceden belirleyebildikleri sözleşmedir. Bu konuda ilgili madde HMK m. 17’dir.

Ancak bahsedilen yetki sözleşmesinin hukuken geçerli olabilmesi için bazı şartların sağlanması gerekir. Bu şartlar HMK m. 18’ de düzenlenir:

HMK m. 18/1: Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz.

18/2: Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.

Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere geçerlilik şartı olarak; tasarruf yetkisinin taraflarda bulunması gerekir, sözleşme yazılı olarak yapılmalıdır, hukuki ilişki belirli veya belirlenebilir olmalıdır, yetkili kılınan mahkeme açıkça gösterilmelidir.

2025 İçtihatları Işığında Görev Uyuşmazlıkları

Yukarıda da bahsedildiği gibi görev, bir mahkemenin yargılama yapma yetkisinin türsel olarak hangi davalara ilişkin olduğunu belirler.

İhtisas mahkemeleri, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli türdeki uyuşmazlıklara bakmak üzere kurulmuş mahkemelerdir.

Asliye hukuk mahkemeleri ile ihtisas (uzmanlık) mahkemeleri arasında görev uyuşmazlıkları sıkça yaşanır.

İhtisas Mahkemeleriyle Sınır Sorunları

Asliye hukuk mahkemesi her ne kadar genel görevli mahkeme olsa da bazı dava türleri özel ihtisas mahkemelerine bırakılmıştır. Sınır problemi dava konusu birden fazla ilişkiyi kapsadığında veya birden çok talep içeren karma davalarda, doğru görevli mahkemenin belirlenmesi zorlaşabilir. Bu gibi durumlarda görevle ilgili uyuşmazlıklar, davanın reddine neden olabileceği için ciddi sonuçlar doğurur.

Örnek ihtisas mahkemeleri: ticaret mahkemeleri, aile mahkemeleri, iş mahkemeleri…

Sınır sorununa örnek olarak işe şöyle bir durum gösterilebilir:

Ticaret mahkemeleri, ticari işletme ile ilgili tazminat, iflas, rekabet yasağı, şirket davaları gibi konularda yetkilidir. Ancak ticari nitelik taşımayan aynı konuda asliye hukuk görevlidir.

Yargıtay Kararlarıyla Çözümler

Yargıtay, görev uyuşmazlığı konusunda son yıllarda içtihatlar geliştirmiştir. Bu içtihatlara göre:

  • Davanın niteliği esastır.

Görevli mahkeme, davanın esasına bakılarak belirlenmektedir, sadece tarafların sıfatına ya da dava dilekçesinin başlığına göre değil. Yargıtay’ın değerlendirmesi taleplerin niteliği üzerindendir.

  • Asli talep – fer’i talep ayrımı yapılmalıdır.

Karma davalarda görev belirlenirken asıl talep esas alınır. Fer’i (ikincil) nitelikteki istemler görevi değiştirmez.

Örneğin asıl talep kira alacağı ise sulh hukuk mahkemesi görevlidir. Ancak bina güçlendirme nedeniyle açılmış asıl tazminat davası söz konusu ise görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.

  • Birlikte açılan taleplerde en ağır olan belirleyicidir.

Yargıtay’a göre en ağır talep esas alınarak değerlendirme yapılır.

Örneğin ayıplı mal nedeniyle hem bedel iadesi hem de tazminat talebi söz konusu ise, ticaret veya tüketici mahkemesi değil, asliye hukuk mahkemesi görevlidir.

  • Görev itirazı yapılmazsa, mahkeme resen değerlendirir.

Yargıtay, görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle mahkemenin bu hususu her aşamada resen göz önünde bulundurması gerektiğini vurgulamaktadır. Tarafların sessiz kalması görevlendirmeyi geçerli kılmaz. Yani davacı taraf davayı yanlış mahkemede açsa ve karşı taraf buna itiraz etmese bile mahkeme bunu kendiliğinden dikkate almak zorundadır.

Asliye Hukukta Yargılama Usulü ve Süreler

Asliye hukuk mahkemelerinde yargılama usulü, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre belirlenir. Bahsedilen kanun, iki tür yargılama usulü benimsemiştir.

  • Yazılı yargılama usulü

Asliye hukuk mahkemelerinde görülen davalarda esasen yazılı yargılama usulü uygulanır. Bu yöntemde dava süreci, tarafların karşılıklı olarak sunduğu dört temel dilekçe ile başlar: dava dilekçesi, cevap dilekçesi, cevaba cevap ve ikinci cevap. Ardından ön inceleme aşaması yapılır, deliller toplanır (tahkikat) ve en son sözlü yargılama ile hüküm verilir. Bu usul daha çok kapsamlı ve detaylı inceleme gerektiren davalar için kullanılır; aşamaları fazla ve süresi nispeten daha uzundur. Her aşama yazılı belgelerle desteklenir.

  • Basit yargılama usulü

Daha hızlı sonuç alınması hedeflenen ve genellikle daha az karmaşık hukuki uyuşmazlıklar için öngörülmüş bir yargılama yöntemidir. Bu usulde, taraflar yalnızca birer dilekçe sunar; bunlar sadece dava ve cevap dilekçeleridir. Mahkeme, çoğu zaman duruşma yapmaksızın dosya üzerinden veya tek celsede karar verebilir. Sulh hukuk davaları, tüketici uyuşmazlıkları, nafaka talepleri ve işçi alacakları gibi davalar sıklıkla bu yargılama usulüne tabidir. Daha sade bir işlem yapısıyla yazılı yargılamaya kıyasla daha kısa sürede tamamlanır.

Ön İnceleme, Tahkikat, Sözlü Yargılama

Asliye hukuk mahkemelerinde dava üç temel aşamadan oluşur. Bunlar: ön inceleme, tahkikat ve sözlü yargılamadır.

Ön inceleme: Mahkeme, dava şartlarını ve ilk itirazları inceleyerek dava konusu hususlarda taraflar arasındaki uyuşmazlıkları belirler. Bu aşama, yargılamanın daha hızlı ilerlemesini sağlar.

Tahkikat: Delillerin toplanması, tanıkların dinlenmesi, bilirkişi incelemelerinin yapılması gibi işlemler bu aşamada gerçekleştirilir.

Sözlü yargılama ve hüküm: Taraflar, son beyanlarını sunar ve mahkeme nihai kararını verir. Karar, gerekçeli olarak yazılır ve taraflara tebliğ edilir.

Basit Yargılama Yoluna İlişkin Yenilikler

Basit yargılama yolu, yukarıdaki başlıklar altında açıklanmıştır. Uygulamadaki yenilikler ise duruşma yapılmaksızın karar verilebilmesi, cevap süresinin sınırlandırılması, delillerin önceden sunulması zorunluluğu olarak sayılabilir.

Kararlara Karşı Kanun Yolu Başvuruları

Asliye hukuk mahkemelerinin kararları, kesinleşmeden önce, kanun yolu başvurularına tabidir. Tarafların, hukuka aykırı gördükleri kararların düzeltilmesi için kullanabileceği istinaf, temyiz ve bazı durumlarda olağanüstü kanun yolları bulunur.

Bölge Adliye Mahkemesi İstinafı

İlk derece mahkemesi kararlarına karşı yapılan istinaf başvurusu, kararın hem usul hem esasa göre incelenmesini sağlar. Bu durum yine HMK hükümlerine dayanmaktadır. Bölge adliye mahkemesi;

  • Kararı tamamen kaldırabilir ve davayı yeniden inceleyebilir,
  • Düzeltme veya bir değişiklik yapmadan reddedebilir,
  • Usul veya esas yönünden yeniden yargılama kararı verebilir.

İstinafa, tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde başvurulmalıdır.

Temyiz ve Olağanüstü Yollar

İstinaf mahkemesince verilen kararlar da hukuka aykırılık içermesi durumunda Yargıtay’da temyiz edilebilir. Temyizde yalnızca hukuki denetim yapılır; olayların maddi gerçekliği incelemesi söz konusu değildir.

Ayrıca, kesinleşmiş kararlar için bazı olağanüstü kanun yolları da mevcuttur. Bunlardan biri kanun yararına temyizdir. Amacı, Bölge Adliye Mahkemesi/Yargıtay incelemesinden geçmemiş olan kararların hukuka aykırılığının saptanması halinde, kararın yanlış olduğunun, yasanın kesin hükümde belirtildiği biçimde uygulanamayacağının açıkça duyurularak, mahkemelerin uyarılmasına yöneliktir. Diğeri ise yargılamanın iadesidir. Kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebilen, istisnai ve olağanüstü bir yoldur

Şimdi ara