Siber dolandırıcılık, internet ve bilişim sistemleri kullanılarak haksız menfaat sağlanmasına yönelik en yaygın siber suç türlerinden biridir.
Bu fiiller, yalnızca bireyleri değil aynı zamanda finansal sistemin güvenilirliğini de tehdit eden bir alan olarak görülmektedir.
Siber dolandırıcılık suçunun cezası, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) düzenlenen dolandırıcılık hükümleri çerçevesinde belirlenmekte, bilişim yoluyla işlenmesi hâlinde ise nitelikli hâl olarak değerlendirilerek daha ağır yaptırımlar uygulanmaktadır. (“Bilişim Yoluyla Dolandırıcılık Suçu ve Cezası” başlıklı makalemize buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.)
Siber dolandırıcılıkta fail, e-posta, sosyal medya, sahte internet siteleri veya mobil uygulamalar aracılığıyla ve çeşitli yöntemler ile mağdurun güvenini kazanır ve bu güven ilişkisini hileli şekilde kötüye kullanarak menfaat elde eder.
Dolandırıcılık suçu ve cezası Türk Ceza Kanunu’nun 157. maddesinde düzenlenir.
TCK m. 157: Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.
TCK m. 158’de ise dolandırıcılık suçunun nitelikli halleri “Nitelikli Dolandırıcılık” genel başlığı altında düzenlenir.
Siber dolandırıcılık ile ilgili madde şu şekildedir:
TCK m. 158/1-f: Dolandırıcılık suçunun; Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.
Siber dolandırıcılık cezası, yalnızca bireysel zarar değil, toplumsal güven ve ekonomik sistem üzerindeki olumsuz etkiler dikkate alınarak belirlenir. Ceza politikası, suçun kapsamı, mağdur sayısı ve failin örgütlü hareket edip etmediğine göre şekillenir.
Eylemlerin örgütlü, planlı ve sistematik şekilde işlenmesi, Türk Ceza Kanunu’nda cezayı artırıcı nedenler arasında yer almaktadır.
Siber dolandırıcılığın en önemli boyutlarından biri, faillerin genellikle farklı ülkelerde bulunmasıdır. Bu durum, hem delil toplama sürecini hem de failin iadesini zorlaştırır. Burada uluslararası bilgi talebi MLAT (Karşılıklı Adli Yardımlaşma Antlaşmaları) devreye girer. MLAT kapsamında ülkeler, birbirlerinin talebi üzerine dijital verileri, banka hareketlerini veya şüphelilerin kimlik bilgilerini paylaşabilir. Böylece suçun uluslararası ayağı aydınlatılabilir.
Fail, mağdurun kişisel zaaflarını veya güvenlik bilinci eksikliğini analiz ederek harekete geçer. Yani aslında fail açısından bu faaliyet, eylem gerçekleşmeden önce de analiz ile yola koyulmuş haldedir.
Mağdurlar genellikle teknoloji konusunda yeterince bilgi sahibi olmayan, hızlı kazanç vaadine inanan, yaş olarak pek genç olmayan veya sahte linklere kolayca tıklayan kişilerden oluşur.
Kimlik bilgilerini paylaşma, güçlü şifre kullanmama, sahte siteleri ayırt edememe gibi zaafiyetler, dolandırıcıların işini kolaylaştırır. Bu nedenle, internet güvenliği konusunda toplumsal bilinçlenme kritik önemdedir.
Failler yalnızca teknik yöntemlerle değil, başka yönlerden de izlerini bırakır. İnternet üzerindeki hareketleri, kullanılan IP adresleri, cihaz logları ve kripto para transferleri dijital iz ve banka hareketleri ve kripto para delil takibi sayesinde incelenir. Aynı zamanda sosyal medya iletişim kalıpları, sahte profiller ve dil kullanımı da failin sosyal izlerini ortaya koyar. Tüm bunlar suçun ortaya çıkarılmasında önemli hususlardır.
Siber dolandırıcılık davalarında savunma, yalnızca teknik delillerle değil aynı zamanda hukuki argümanlarla da desteklenmelidir. Çünkü çoğu zaman dijital izler kesinlik taşımamakta, failin kastı ve eylemin niteliği tartışmalı hale gelebilmektedir.
Birçok vakada, dijital deliller tek başına failin suçla bağlantısını kanıtlamaya yetmez. IP adresi paylaşımı, VPN veya ortak cihaz kullanımı gibi durumlarda failin kimliği kesinleşmeyebilir.
Bu nedenle “delil yokluğu” veya “kimlik tespiti eksikliği” savunması en sık başvurulan hukuki yollardan biridir.
Bazı olaylarda failin kastı bulunmayabilir. Örneğin, yanlış yönlendirme, teknik hata veya mağdurun kendi dikkatsizliği sonucu zarar meydana gelebilir. Bu gibi durumlarda, internet dolandırıcılığı savunma kapsamında “iyi niyet” veya “hata mahiyeti” argümanları ileri sürülerek cezada indirim sağlanabilir.
Her davada olduğu gibi siber dolandırıcılık davalarında da ispat açısından dijital deliller büyük önem taşır. Bu delillerin toplanması ve değerlendirilmesi mahkemenin vereceği karara yön verme açısından çok önemlidir. (“Delil Sınıflandırması ve Dijital Kanıtların Sunulması” başlıklı makalemize buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.)
Şüpheli para transferleri, banka hesap hareketleri ve kripto para delil takibi, suç gelirlerinin izlenmesinde en önemli kaynaklardır. Ayrıca, bilişim sistemlerinden alınan log kayıtları sayesinde failin sisteme ne zaman ve nasıl giriş yaptığı tespit edilebilir.
Siber dolandırıcılıkta failler yurt dışı merkezli platformları kullanabilmektedirler. Bu durumda, yukarıda “Suçun Uluslararası Boyutu ve İade Süreçleri” başlığında da bahsetmiş olduğumuz gibi uluslararası bilgi talebi sağlayan MLAT (Karşılıklı Hukuki Yardım Anlaşması) süreçleriyle dijital platformlardan veya bankalardan bilgi temin edilir. Bu iş birliği, delil zincirinin tamamlanması açısından hayati öneme sahiptir.
Siber dolandırıcılık suçlarında iş birliği ve uzlaşma mekanizmaları sayesinde hem mağdurların zararının giderilebilir hem de failin cezasında indirim sağlanması mümkün olabilir.
Ceza muhakemesinde failin suçu kabul etmesi ve soruşturma makamlarıyla iş birliği yapması, hem delillerin hızlı toplanmasını sağlar hem de cezada indirim uygulanmasına imkân tanır. TCK’nın etkin pişmanlık hükümleri, failin gönüllü beyanı ve iş birliği göstermesi hâlinde cezanın alt sınırdan verilmesine veya belirli oranda indirilmesine olanak tanımaktadır.
Dolandırıcılık suçlarında mağdurun uğradığı zararın giderilmesi, hem uzlaşma müessesesi hem de ceza miktarının belirlenmesi bakımından önem taşır. Failin elde ettiği menfaatin iadesi veya zararın tazmini hâlinde, mahkeme cezada indirim yapabilir.