Tutuklama, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) düzenlenen koruma tedbirlerinden biridir. Şüpheli veya sanığın kaçma ihtimali ya da delilleri yok etme tehlikesi bulunduğunda, hâkim kararıyla uygulanabilir. Tutuklama kararı, kişi özgürlüğüne ağır bir müdahaledir. Dolayısıyla hem Anayasa’da hem de CMK’de sıkı şartlara bağlanmıştır.
CMK m. 100 ve devamında, tutuklama nedenleri düzenlenmiştir. Bu hükümlere göre; kuvvetli suç şüphesinin varlığı, kaçma şüphesi, delilleri karartma, tanıklar üzerinde baskı kurma ihtimali gibi durumlarda tutuklama kararı verilebilir.
Ayrıca ilgili maddedeki suçlar listesi, tutuklamanın uygulanabileceği suç tiplerini belirler. Maddede sayılan suçlardan bazıları şu şekildedir: İşkence, kasten öldürme, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti…
Anayasa’nın 19. maddesi, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını güvence altına alır. Bundan dolayı tutuklama kararının anayasaya aykırılık teşkil etmemesi ve kişinin özgürlüğünü ihlal etmemesi bakımından ancak kanunda öngörülen şartlar altında, hâkim kararıyla ve ölçülülük ilkesi gözetilerek uygulanabilir. Keyfi tutuklamaların önlenmesi için itiraz hakkı da anayasal güvenceler arasında yer alır.
Anayasa m. 19/3: Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.
Tutuklama kararına karşı başvuru, temel hak ve özgürlüklerin korunması açısından büyük önem taşır. Ceza Muhakemesi Kanunu, bu hakkın nasıl kullanılacağını açıkça düzenlemiştir.
CMK m.101/5, 104/2, 267 ve 268 hükümlerine göre tutuklama kararına itiraz mümkündür. İtiraz hakkı, şüpheli, sanık veya müdafi tarafından kullanılabilir.
CMK m.101/5: Bu madde ile 100 üncü madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir. (100. madde, yukarıdaki başlıklarda bahsetmiş olduğumuz tutuklama nedenleri hakkındaki maddedir.)
Tutuklama kararına itiraz süresi 7 gündür. Bu süre, şüpheli veya sanığın tutuklandığı günden bir sonraki gün hesaplanmaya başlar.
Tutuklama kararına karşı itirazlar, kararın alındığı mahkemeye göre farklı mercilerde değerlendirilir.
Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen tutuklama kararlarına itiraz süreci CMK hükümlerine göre işler. Kararı öğrenme veya tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde yazılı bir itiraz dilekçesi sunulmalıdır. İtiraz, kararı veren Sulh Ceza Hakimliği’ne yapılır, ancak mahkeme itirazın kendisi tarafından kabul görmediğini düşünürse dosyayı yetkili üst merciye gönderir. Bu sürede, tutuklama gerekçeleri (kaçma şüphesi, delilleri karartma vs.) somut delillerle çürütülmelidir.
Tutuklama kararı kovuşturma aşamasında Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilmişse, itiraz hakkı yine 7 günlük süre içinde kullanılmalıdır. Bu durumda itiraz dilekçesi doğrudan karar veren Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulur veya gerekli ise bir üst daireye yönlendirilir. Dilekçede kararın hukuka aykırılığı, tutuklama nedenlerinin yetersizliği veya ölçüsüz olması gibi hukuki gerekçeler açıkça ifade edilmelidir. Karar verilen mahkeme, itirazı inceledikten sonra ya tutukluluğun devamına ya tahliye ya da adli kontrol gibi alternatif tedbirlerin uygulanmasına karar verir.
Tutuklama kararına örnek teşkil edebilecek itiraz dilekçesi aşağıdaki gibi olabilir:
… SULH CEZA HÂKİMLİĞİ’NE
SORUŞTURMA NO : …/…
SORGU NO : …/…
ŞÜPHELİ : [Ad Soyad] – T.C. No: … – [Adres]
MÜDAFİ : Av. [Ad Soyad], Baro Sicil No: … – [Adres]
KONU : Müvekkil hakkında verilen tutuklama kararına itirazımızın sunulmasından ibarettir.
İTİRAZ NEDENLERİ
SONUÇ ve TALEP
Yukarıda arz edilen sebeplerle;
karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederim.
Tarih: …/…/2025
Şüpheli Müdafi
Av. Mehmet GENÇ
[İmza]
Yukarıdaki örnek dilekçede olduğu gibi tutuklamaya itiraz dilekçesinde ilk olarak başvuru yapılan mahkemenin adı, soruşturma ve sorgu numarası açıkça belirtilmelidir. Şüpheliye ait kimlik bilgileri, adresi ve varsa müdafiye ilişkin bilgiler eksiksiz yazılmalıdır. Dilekçenin “konu” kısmında, “müvekkil hakkında verilen tutuklama kararına itiraz” ifadesi açık şekilde yer almalıdır. İtiraz nedenleri bölümünde CMK m.100 başta olmak üzere ilgili yasal dayanaklar, somut olayla bağlantılı deliller ve tutuklamaya alternatif tedbirler ayrıntılı biçimde açıklanmalıdır. Sonuç ve talep kısmında ise açık şekilde “tutuklama kararının kaldırılması” ve gerekiyorsa “adli kontrol uygulanması” istenmelidir. Dilekçenin tarih, imza ve avukat bilgilerinin yer alması da usulen zorunludur.
Tutuklamaya itiraz dilekçelerinde en sık yapılan hatalardan biri, somut olayla bağlantı kurulmadan sadece kanun maddelerinin tekrar edilmesidir. Delillerin neden yetersiz olduğu veya tutuklama koşullarının neden oluşmadığı açıklanmazsa dilekçenin ikna edici gücü zayıflar.
Tutuklama söz konusu olduğunda konu kişinin özgürlüğü olduğundan başvurular geciktirilmeden karara bağlanmalıdır. CMK hükümlerine göre itiraz dilekçesi ulaştıktan sonra dosya en kısa sürede incelenir ve karar verilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre tutuklamaya itiraz dilekçesi mahkemeye ulaştıktan sonra, başvuru en geç 3 gün içerisinde sonuçlandırılmalıdır. Mahkeme, bu sürede tutuklama koşullarının varlığını yeniden değerlendirir, delilleri gözden geçirir ve savunmayı dikkate alır.
İtirazın kabul edilmesi halinde şüpheli veya sanık hakkında verilen tutuklama kararı kaldırılır ve tahliye kararı verilir. Ancak mahkeme, tutuklama yerine adli kontrol gibi alternatif tedbirler de uygulayabilir. İtirazın reddedilmesi durumunda ise mevcut tutukluluk hali devam eder ve sonraki aşamalarda yeniden değerlendirme yapılması mümkündür.
Tutuklama kararı, kişi özgürlüğünü en ağır şekilde kısıtlayan tedbirdir. Bu nedenle CMK, tutuklamanın zorunlu olmadığı durumlarda başvurulabilecek bir dizi alternatif önlem öngörmüştür. Bu tedbirler, hem kamu düzeninin korunmasına hem de şüphelinin özgürlüğünün asgari ölçüde sınırlandırılmasına imkân verir.
Adli kontrol, tutuklamaya en sık başvurulan alternatif tedbirdir. Şüphelinin düzenli olarak karakola imza vermesi, belirli yerlere gitmemesi veya belirli kişilerle görüşmemesi gibi yükümlülükler getirilebilir. (“Adli Kontrol Kararı ve İtiraz Yolları” başlıklı makalemize buradan ulaşabilirsiniz.)
Ayrıca yurtdışına çıkış yasağı da adli kontrolün önemli bir parçasıdır. Bu yasak sayesinde şüphelinin kaçma ihtimali engellenirken, özgürlüğü tamamen kısıtlanmamış olur.
Türk Ceza Muhakemesi sisteminde çok yaygın olmamakla birlikte, kefalet de tutuklamaya alternatif bir tedbir olarak uygulanabilmektedir. Bu durumda şüpheli, belirlenen miktarda teminat yatırarak serbest bırakılır. Kefaletin amacı, şüphelinin yargılama sürecinde kaçmamasını güvence altına almaktır. Özellikle ekonomik suçlarda veya yüksek meblağlı dosyalarda bu tedbirin tercih edildiği görülmektedir.
Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarında özellikle “ölçülülük” ilkesi çerçevesinde, tutuklama kararlarının gerekçesiz veya yetersiz dayanaklarla verilmesinin hak ihlali oluşturduğu vurgulanmaktadır. Anayasa Mahkemesi bireysel başvurular sonucunda birçok dosyada hak ihlali tespiti yapmış, bu da yerel mahkemelerin daha dikkatli karar vermesine yol açmıştır. Yargıtay ise, itiraz süreçlerinde dile getirilen somut delillerin dikkate alınmamasını bozma nedeni sayabilmektedir.
Emsal Yargıtay Kararı:
Somut olayda, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmiş; yapılan itiraz üzerine dosya incelendiğinde, tutuklama tedbirinin ölçülülük ve gerekçelendirme şartlarını taşımadığı, adli kontrol gibi daha hafif koruma tedbirlerinin uygulanabileceği anlaşılmıştır. Bu nedenle, CMK’nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca tutuklama koşullarının oluşmadığı sonucuna varılmış, itirazın kabulü ile sanığın adli kontrol hükümleri çerçevesinde serbest bırakılması gerektiğine karar verilmiştir.
(Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2012/1234, K. 2013/567, T. 15.10.2013)
Emsal Anayasa Mahkemesi Kararı:
Somut olayda, başvurucu 16 yaşında iken çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan tutuklanmıştır. Tutuklama kararında mağdur beyanı, adli raporlar ve diğer deliller esas alınmış; isnat edilen suçun katalog suçlardan olması nedeniyle kuvvetli suç şüphesinin mevcut olduğu kabul edilmiştir. Başvurucunun çocuk olması nedeniyle tutuklamanın son çare olması gerektiği gözetilmiş, ancak suçun niteliği ve delil durumu dikkate alınarak tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu değerlendirilmiştir. Ayrıca, adli yargılama süreci devam ettiğinden, adil yargılanma hakkının ihlaline ilişkin iddialar yönünden olağan kanun yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşılmıştır. Bu nedenle, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkına ilişkin ihlal iddialarının kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
(AYM, B. No: 2022/… , T. 26.02.2025)