7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile birlikte, 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren işçi ve işveren arasındaki bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan alacak ve tazminat talepleri için arabuluculuk, dava şartı haline getirilmiştir. Bu düzenlemeye göre, iş sözleşmesinin feshi ile ilgili bir uyuşmazlık söz konusu olduğunda, tarafların doğrudan mahkemeye başvurmadan önce arabulucuya gitmeleri zorunludur.
Bu süreçte taraflar, arabulucu eşliğinde anlaşmaya varmaya çalışır. Arabuluculuk süreci anlaşmayla sonuçlanırsa, bu anlaşma mahkeme kararı niteliği kazanabilir. Anlaşma sağlanamazsa ise taraflar, süreci belgeleyen tutanak ile dava açma hakkına sahip olurlar.
Zorunlu arabuluculuk uygulaması, mahkemelerin iş yükünü azaltmak, uyuşmazlıkların daha kısa sürede ve daha az masrafla çözülmesini sağlamak amacıyla getirilmiştir.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu, 25 Ekim 2017 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve iş uyuşmazlıklarının çözümünde önemli yapısal değişiklikler getirmiştir. Bu Kanun ile birlikte, özellikle işçi ve işveren arasındaki bazı uyuşmazlıklarda zorunlu arabuluculuk uygulaması hayata geçirilmiştir.
Kanunun 3. maddesine göre, işçi ve işveren arasındaki alacak, tazminat ve işe iade taleplerine ilişkin davalarda, önce arabulucuya başvurulması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Yani, bu tür davalarda mahkemeye doğrudan başvurmak mümkün değildir; taraflar önce arabuluculuk sürecini tamamlamak zorundadır.
İş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilmesi durumunda, işçinin işe iade talebi ya da kıdem ve ihbar tazminatı gibi alacak talepleri için doğrudan dava açılması mümkün değildir. Bu tür durumlarda arabuluculuk fesih zorunlu hale gelmiştir. Yani işçi, feshe bağlı hak ve taleplerini mahkemeye taşımadan önce mutlaka arabuluculuk sürecine başvurmak zorundadır. ("Arabuluculuk Nedir? başlıklı makalemize buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.)
İş sözleşmesinin feshiyle ilgili bir uyuşmazlık doğduğunda, işçi ya da işverenin öncelikle arabuluculuk başvurusunda bulunması gereklidir. Bu başvuru, işverenin merkezinin veya işçinin işini fiilen yürüttüğü yer adliyesinde bulunan arabuluculuk bürosuna yapılır. Eğer bu büro yoksa, görevlendirilen yazı işleri müdürlüğü üzerinden başvuru alınır.
Özellikle işe iade davalarında süreler çok kritiktir. İşçi, fesih bildiriminin kendisine tebliğinden itibaren 1 ay içinde arabuluculuk başvurusunda bulunmak zorundadır. Bu süre hak düşürücü niteliktedir ve geçilmesi halinde işe iade hakkı kaybedilir.
Günümüzde arabuluculuk sürecine erişim daha da kolaylaşmış olup, taraflar fiziksel başvuru yapmadan da işlemlerini çevrimiçi olarak tamamlayabilmektedir. Özellikle iş sözleşmesinin feshi sonrası uyuşmazlıklarda, e-devlet arabuluculuk başvuru sistemi sayesinde başvuru işlemleri hızlı ve pratik şekilde gerçekleştirilebilir.
Taraflardan biri, e-Devlet portalına giriş yaptıktan sonra “e-devlet arabuluculuk başvuru” ekranı üzerinden ilgili formu doldurarak başvurusunu oluşturabilir. Başvuru formunda, taraf bilgileri, uyuşmazlığın konusu (örneğin: kıdem tazminatı, ihbar, işe iade vs.) ve iletişim bilgileri yer alır. Sistem, başvurunun tamamlanmasının ardından otomatik olarak bir arabulucu atar ve süreç resmen başlar.
Arabuluculuk başvurusunun yapılmasının ardından, sistem tarafından atanan arabulucu, taraflarla iletişime geçerek toplantı tarihini belirler. Toplantılar genellikle tarafların anlaşacağı bir yerde ya da arabulucunun ofisinde gerçekleştirilir. Uygulamada, tarafların fiziki olarak katıldığı toplantılar kadar, çevrim içi (online) toplantılar da yaygınlaşmıştır.
Arabulucu, toplantı süresince taraflar arasında eşitlik, gizlilik ve tarafsızlık ilkesine uygun şekilde görüşmeleri yürütür. Tarafların her biri, arabuluculuk görüşmesine bizzat katılabileceği gibi, vekilleri (örneğin avukatları) aracılığıyla da temsil edilebilir.
İş sözleşmesinin feshi, haklı fesih, geçerli fesih ve haksız fesih gibi farklı türlere ayrılır ve arabuluculuk sürecindeki sonuçlar da bu sınıflandırmaya göre değişiklik gösterebilir. ("İstanbul İşyerlerinde İhbar Süresi ve Uygulama Örnekleri" başlıklı makalemize buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.)
Arabuluculuk, her fesih türünde taraflara esneklik sağlayarak, uyuşmazlıkların hızlı ve yapıcı biçimde çözülmesini mümkün kılar. Ayrıca, arabuluculuk fesih zorunlu düzenlemesi gereği, fesih türü ne olursa olsun bu sürecin tamamlanması dava açma ön koşuludur.
İş sözleşmesinin feshedilmesinde, fesih işleminin hukuki geçerliliği açısından haklı fesih ve geçerli fesih ayrımı büyük önem taşır.
İş sözleşmesinin feshi sonrası işçilerin en sık gündeme getirdiği konular arasında tazminat talepleri arabuluculuk süreci içinde çözülmesi gereken önemli hususlardır. Kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai gibi haklar için işçi, arabuluculuk aşamasında işverenle uzlaşma sağlamaya çalışır. Bu sayede, mahkeme sürecine gitmeden anlaşmaya varılarak hem zaman hem de maliyet tasarrufu sağlanabilir. ("Kıdem Tazminatı Davası" başlıklı makalemize buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.)
Benzer şekilde, işçinin işe geri dönme talebi olan işe iade arabuluculuk sürecinin zorunlu olduğu durumlarda, fesih bildiriminin tebliğinden itibaren 1 ay içinde arabulucuya başvurması gerekir. İşe iade taleplerinde, arabuluculuk süreci tarafların uzlaşması için kritik bir aşama olup, anlaşma sağlanamazsa taraflar dava yoluna başvurabilir.
Arabuluculuk sürecinde taraflar, iddialarını desteklemek ve haklarını korumak amacıyla çeşitli delilleri sunabilirler. Bu deliller, uyuşmazlığın doğru ve hızlı çözülmesi için önemli bir rol oynar. İş sözleşmesinin feshi durumlarında, özellikle işçinin tazminat ve işe iade taleplerini destekleyecek belgeler dikkatle değerlendirilir.
Arabuluculukta sunulabilecek deliller arasında; iş sözleşmesi, fesih bildirimi, maaş bordroları, fazla mesai kayıtları, yazılı uyarılar, işyeri içi yazışmalar, tanık beyanları ve varsa kamera kayıtları yer alabilir. Taraflar bu delilleri arabulucuya ve karşı tarafa sunarak, iddialarını güçlendirebilir ve uzlaşma zeminini artırabilirler.
Arabuluculuk sürecinde, tarafların iddialarını desteklemek amacıyla sundukları yazılı belgeler, uyuşmazlığın netleşmesi ve çözülmesinde büyük önem taşır. İş sözleşmesinin feshiyle ilgili uyuşmazlıklarda, taraflar genellikle iş sözleşmesi, fesih bildirimi, yazılı uyarılar gibi resmi dokümanları arabulucuya sunar.
Bunun yanı sıra, işçinin ücret ve çalışma koşullarını gösteren bordrolar, fazla mesai kayıtları ve prim ödeme belgeleri de tazminat taleplerinin doğruluğunu kanıtlamak için önemli deliller arasındadır. Bu belgeler, işverenin ödemeleri düzenli yapıp yapmadığını, işçinin haklarının ne ölçüde korunduğunu ortaya koyar.
Ayrıca, tanık listesi de arabuluculuk sürecinde tarafların lehine veya aleyhine kullanılabilir. İşyerindeki diğer çalışanlar veya süreci bilen kişiler, tarafların iddialarını desteklemek için arabuluculuk toplantısında dinlenebilir. Tanık beyanları, özellikle fesih sebebinin haklı ya da haksız olup olmadığı konusunda önemli bilgiler sağlayabilir.
Bu delillerin doğru ve etkili kullanımı, arabuluculuk sürecinde tarafların anlaşma sağlamasında büyük rol oynar ve arabuluculuk fesih zorunlu uygulamasının etkinliğini artırır.
Arabuluculuk sürecinde taraflar, iddialarını desteklemek için kamera kayıtları delil olarak sunabilirler. İşyerinde gerçekleşen olayların objektif şekilde kayıt altına alınması, fesih nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklarda önemli bir delil kaynağıdır.
Özellikle çalışma saatleri, işyeri içi davranışlar veya tarafların tutumları hakkında kanıt sunmak isteyen taraflar, kamera kayıtları delil niteliğinde kullanarak görüşmelerde avantaj sağlayabilirler. Ayrıca, e-posta, mesajlaşma gibi diğer dijital kayıtlar da arabuluculuk toplantılarında delil olarak sunulabilir.
Delillerin kullanımı sırasında hukuki geçerlilik ve gizlilik hakları gözetilir. Arabuluculuk süreci mahkeme niteliği taşımamakla birlikte, kamera kayıtları delil olarak tarafların uzlaşmasını kolaylaştıran önemli bir araçtır.
Arabuluculuk sürecinde taraflar arasında varılan anlaşma, yazılı olarak düzenlenen uzlaşma protokolü geçerlilik kazanır ve mahkeme kararı gibi bağlayıcı olur. Bu protokol, tarafların hak ve yükümlülüklerini kesin olarak belirler ve yargı sürecinde kesin delil niteliği taşır.
Arabuluculuk sürecinde düzenlenen uzlaşma protokolü, yasal olarak icra kabiliyetine sahiptir. Bu, protokolde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda, tarafların doğrudan icra takibi başlatabileceği anlamına gelir. Böylece, uzlaşma sonucu alınan kararlar mahkeme kararları gibi uygulanabilir ve hızlı sonuç alınabilir.
Arabuluculuk sürecinde düzenlenen uzlaşma protokolünün geçerliliği bazı durumlarda iptal veya geçersizlikle karşılaşabilir. Örneğin, protokol tarafların özgür iradesiyle ve rızasıyla yapılmamışsa, hukuka aykırı hükümler içeriyorsa veya kamu düzenine aykırı konular söz konusuysa, protokol iptal edilebilir.
Ayrıca, taraflardan birinin aldatılması, tehdit edilmesi ya da yanıltılması durumunda da uzlaşma protokolünün geçersiz sayılması mümkündür. Bu hallerde taraflar, protokolün iptali için mahkemeye başvurabilirler.
2025 arabuluculuk istatistikleri, Türkiye’de arabuluculuk uygulamalarının giderek daha yaygın ve etkili hale geldiğini gösteriyor. Genel olarak, müzakeresi tamamlanan dosyaların yaklaşık %69’unda anlaşma sağlanırken, iş sözleşmesi fesihlerinde bu oran %58 civarında gerçekleşmiştir. İhtiyari arabuluculukta ise başarı oranı %99 gibi çok yüksek seviyelerdedir. Bu veriler, arabuluculuğun hem zaman hem maliyet açısından taraflara avantaj sağladığını ve özellikle iş sözleşmesi fesihleri gibi zor konularda bile başarılı çözümler sunduğunu ortaya koymaktadır.
Son yıllarda arabuluculuk uygulamalarında uzlaşma oranlarının artışı dikkat çekmektedir. Özellikle iş sözleşmesi fesihlerinde, taraflar arabuluculuk sürecine daha olumlu yaklaşmakta ve anlaşmaya varma eğilimi güçlenmektedir. Bu artış, hem arabuluculuk sisteminin yaygınlaşması hem de tarafların sürecin avantajlarını daha iyi anlamasıyla ilişkilidir.
Arabuluculuk süreci, hem işveren hem de işçi açısından önemli faydalar sağlar; işverenler için uzun mahkeme süreçlerinden ve yüksek dava masraflarından kaçınma, işyerindeki huzurun korunması ve üretim kayıplarının önlenmesi gibi avantajlar sunarken, işçiler için de daha hızlı sonuç alma, yargı stresinden uzak kalma ve hakların korunması gibi kolaylıklar sağlar. Böylece, arabuluculuk ekonomik ve zaman tasarrufu sağlamanın yanı sıra iş ilişkilerinin daha sağlıklı ve sürdürülebilir olmasına katkıda bulunur.