Vergi incelemesi, mükelleflerin vergi beyanlarının doğruluğunu kontrol etmek amacıyla yapılan en kapsamlı denetimdir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK) hükümleri uyarınca müfettişler, defter ve belgeleri inceler, fiili durum ile beyan arasındaki farkları tespit eder. İnceleme sonunda hazırlanan vergi inceleme raporu, idari para cezası vergi yaptırımlarının ve tarhiyatın dayanağıdır.
Vergi inceleme raporunda öncelikle mükellefin defterleri, belgeleri ve kayıt dışı gelirleri değerlendirilir. Bu tespitler, vergi ziyaı cezası, usulsüzlük veya özel usulsüzlük cezaları gibi sonuçlara yol açabilir. Ayrıca raporda verginin yeniden tarh edilmesi (ek tarhiyat) önerisi yer alır. Tarhiyat sonrası mükellefe ihbarname gönderilerek, belirlenen cezanın tebliği yapılır. Bu aşamada mükellefin hukuki danışmanlık alması, vergi mahkemesinde dava açılıp açılmayacağına veya uzlaşmaya gidilip gidilmeyeceğine karar vermede belirleyici olur.
Vergi Usul Kanunu’na göre, mükellefler hakkında kesilen vergi ziyaı cezaları ve usulsüzlük cezaları için iki farklı yol söz konusudur. Öncelikle, vergi dairesiyle uzlaşma yoluna gidilebilir. Uzlaşma sayesinde vergi ve cezada indirim yapılması, ödeme kolaylığı sağlanması ve uyuşmazlığın yargıya taşınmadan çözülmesi mümkün olur.
Buna ek olarak, VUK m. 376 kapsamında, ceza ihbarnamesinin tebliğinden sonra belirli sürelerde başvurulması halinde cezalarda yarı oranında indirim imkânı vardır. Bu düzenlemeler, mükelleflerin mali yükünü hafifletmeyi ve idare ile mükellef arasındaki uyuşmazlıkları kısa sürede çözmeyi amaçlamaktadır.
Vergi incelemesi sonrası ortaya çıkan vergi ve ceza tarhiyatlarına karşı mükelleflerin başvurabileceği çeşitli idari yollar bulunmaktadır. Bu yollar, dava açmadan önce uyuşmazlığın çözülmesini ve sürecin daha az maaliyetle sonuçlanmasını sağlayabilir. VUK’ta yer alan düzeltme-şikâyet, uzlaşma, pişmanlık ve tahakkuk öncesi/sonrası başvuru yolları, idari çözümün en önemli araçlarıdır.
Vergi hatalarının düzeltilmesi için düzeltme-şikâyet yolu kullanılabilir.
VUK m. 116: Vergi hatası, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır.
(116 – 126. maddeler arasında hata ve düzeltmeye dair hükümlerin tümü düzenlenir)
Mükellef, vergilendirmede yapılan açık hataların düzeltilmesini talep edebilir. Bunun dışında, tarh edilen vergi ve kesilen cezalar konusunda idareyle uzlaşma yoluna gidilebilir.
Uzlaşma, dava açmadan uyuşmazlığın sona erdirilmesine olanak tanır. Ayrıca, vergi ziyaına yol açan durumlarda mükellefin kendi beyanıyla vergi dairesine başvurması halinde pişmanlık hükümleri uygulanır (VUK m. 371). Böylece vergi ziyaı cezası kesilmez, yalnızca vergilerin gecikme faiziyle ödenmesi gerekir.
Vergi ve cezalara karşı idari başvurular, tahakkuk öncesi ve tahakkuk sonrası olmak üzere ikiye ayrılır. Tahakkuk öncesi başvurularda, mükellef tarhiyat yapılmadan önce uzlaşma veya düzeltme talebinde bulunabilir. Tahakkuk sonrası başvurularda ise, vergi ve cezanın kesinleşmesinden sonra şikâyet yoluyla düzeltme veya VUK m.376’daki cezalarda indirim hükümleri uygulanabilir.
İdari başvurular sonuçsuz kaldığında, mükellefin başvurabileceği yol vergi mahkemesinde dava açmaktır. Vergi mahkemeleri, idari işlemlerin hukuka uygunluğunu denetleyen ilk derece yargı merciidir.
Vergi uyuşmazlıklarında dava açma süresi kural olarak 30 gündür.
Mükellefler, dava dilekçesinde uyuşmazlığın konusunu ve gerekçelerini açıkça belirtmelidir. Ayrıca, dava sürecinde tahsilatın durması için yürütmenin durdurulması talebi yapılabilir (İdari Yargılama Usulü Kanunu m.27). Yürütmenin durdurulması, telafisi güç zararların doğma ihtimali ve işlemin açık hukuka aykırılığı halinde kabul edilmektedir.
Vergi davalarında, mükelleflerin iddialarını desteklemek için delil sunmaları önemlidir. Defter ve belgeler, vergi inceleme raporları ve diğer yazılı belgeler mahkemeye ibraz edilebilir. Teknik konuların aydınlatılması gerektiğinde, mahkeme bilirkişi incelemesine de başvurabilir.
Vergi idaresi, dava sürecinde veya öncesinde vergi alacağını güvence altına almak için çeşitli tedbirler alabilir. Bu tedbirler mükelleflerin malvarlığı üzerinde etkili olabildiğinden, doğru yönetilmesi gerekir.
Vergi idaresi, mükellefin mallarını güvence altına almak için ihtiyati haciz uygulayabilir. Ayrıca, henüz kesinleşmemiş alacaklar için ihtiyati tahakkuk yapılması mümkündür. Bu işlemler, vergi dairesine mükellefin ödeme gücünü güvence altına alma imkânı tanır, ancak mükellef açısından ciddi hak kayıpları doğurabileceğinden yargısal denetime tabidir.
Mükellefler, vergi borçlarını ödemekte zorlanmaları halinde tecil ve taksitlendirme talebinde bulunabilirler, bu durumda vergi borcu belirli vadelerle ödenebilir. Ayrıca vergi borcunun güvence altına alınması için farklı teminat türleri kullanılabilir: nakit para, banka teminat mektubu, devlet tahvilleri veya taşınmaz ipoteği gibi seçenekler mükellefin borcunu güvence altına almasına yardımcı olur.
Vergi borçlarının geç ödenmesi halinde, mükellefler faiz ve gecikme zammı ile karşı karşıya kalır. Bunun yanı sıra, vergi hesaplamasında yapılan hatalar da mükellef aleyhine sonuçlar doğurabilir.
Vergi hataları; matrah, mükerrer tarhiyat veya yanlış oran uygulanması gibi durumlarda ortaya çıkabilir (VUK m.116-120).
Mükellefler, bu hataların düzeltilmesi için vergi dairesine başvurarak hesap hatalarına itiraz edebilirler.
Vergi alacağında zamanaşımı süresi beş yıldır (VUK m.114).
Ayrıca mükelleflerin, vergi borçlarını ödemede mahsup talebi hakları vardır (VUK m.112). Mahsup, fazla veya yersiz ödenen vergilerin başka borçlara sayılması yoluyla gerçekleşir.
Vergi mahkemesinde verilen kararlara karşı, üst yargı mercilerine başvuru mümkündür.
Vergi mahkemesi kararlarına karşı 30 gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf incelemesi, Bölge İdare Mahkemesi tarafından yapılır. Burada uyuşmazlık hem maddi hem de hukuki yönden yeniden değerlendirilir. Bölge İdare kararlarına karşı ise Danıştay’da temyiz yoluna gidilebilir.
Danıştay’ın vermiş olduğu kararların bazı durumlarda tekrar incelenmesi için karar düzeltme yolu açıktır. Karar düzeltme, sadece belirli usul hataları veya açık hukuka aykırılık hallerinde mümkündür.