Alkollü araç kullanma, hem trafik güvenliği hem de kamu düzeni açısından ciddi bir risk oluşturduğundan, Türk hukukunda hem idari hem de adli yaptırımlara tabidir.
Alkolün etkisi altında araç kullanan sürücüler, yalnızca kendi güvenliklerini değil, trafikteki diğer kişilerin yaşamını da riske attıkları için “trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu” (TCK m.179) kapsamında yargılanabilir. Bu nedenle alkollü araç kullanma cezası yalnızca para cezasıyla sınırlı kalmaz; belirli koşullarda hapis cezası gündeme gelir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesi, sürücüler için geçerli promil sınırlarını açıkça belirler:
Bu sınırların aşılması durumunda idari para cezası, ehliyete el koyma ve trafikten men yaptırımları uygulanır. Ancak, sürücünün bu durumda trafiği tehlikeye sokacak bir şekilde araç kullanması, örneğin şerit ihlali, kazaya neden olma veya diğer sürücülerin güvenliğini riske atma gibi davranışları varsa, olay artık TCK m.179/3 kapsamında değerlendirilir.
Bu durumda “trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu” oluşur ve sürücü hakkında 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istenir. Yani alkollü araç kullanma cezası, yalnızca idari bir işlem değil, adli bir yargılama konusu haline gelir.
TCK m. 179/3: Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Her alkollü sürüş olayı mahkeme aşamasına taşınmaz. Promil sınırını aşan ancak kazaya karışmamış sürücülere genellikle idari yaptırımlar uygulanır. Buna karşılık, sürücünün alkollü halde bir kazaya neden olması, trafiği tehlikeye düşürmesi veya yaralanmalı/ölümlü bir olaya karışması durumunda savcılık soruşturması başlatılır ve olay ceza mahkemesinde görülür.
Bu noktada alkol raporu mahkeme delili olarak büyük önem taşır. Rapordaki ölçüm yöntemi (nefes, kan, serum) ve alkol tespitinin doğru zamanlamayla yapılması gerekir.
Drift, makas atma, aşırı hız veya yarış yapma gibi davranışlar, trafikte ciddi bir kamu güvenliği riski doğurur. Dolayısıyla bu tür fiillerin de cezai yaptırımlarının olması söz konusudur. ("Trafikte Makas Atma ve Drift Yapma Cezaları (2025)" başlıklı makalemize buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.)
Kamusal yollar üzerinde drift yapılması bir trafik suçudur. Karayolları Trafik Kanunu’nun 67/1-d maddesi drifti yasaklar.
Karayolları Trafik Kanunu m. 67/1-d: Herhangi bir zorunluluk olmaksızın, karayollarında dönüş kuralları dışında bilerek ve isteyerek aracın el freninin çekilmesi suretiyle veya başka yöntemlerle aracın ani olarak yönünün değiştirilmesi veya kendi etrafında döndürülmesi yasaktır.
Drift atmak, kişilerin canına kastetmenin yanı sıra yapıldığı esnada çıkardığı yüksek ses ile de toplum huzurunu bozar. Bu tür eylemler yalnızca trafik düzenini değil, çevrede yaşayan vatandaşların güvenliğini ve yaşam kalitesini de olumsuz etkiler.
Aynı zamanda drift yapan kişilerin olası kast ile hareket ettiği kabul edilebileceğinden sürücü hakkında hapis cezası verilebileceği gibi bir de kazaya sebep olunmuşsa, kazada oluşan sonuçlara göre farklı suç tiplerinden de yargılanmalarına neden olabilir.
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçlarında mahkemeler, failin geçmişi, olayın tehlike derecesi ve kazanın sonuçlarını dikkate alarak hapis cezası verebilir.
2 yılın altındaki hapis cezaları ertelenebilir. Mahkeme, failin sabıkasız oluşunu, pişmanlık göstermesini ve olayın ağırlığını dikkate alır.
Ertelenen cezada failin 5 yıl boyunca kasıtlı bir suç işlememesi gerekir.
Bunun yanı sıra mahkeme, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı vererek, belirli şartlarla cezanın infazını askıya alabilir. Bu konuda hakkında detaylı bilgi için “HAGB Nedir?” başlıklı yazımızı okumanızı öneririz.
Hâkim, olaya ilişkin delilleri, sürücünün savunmasını ve trafik bilirkişi raporu sonuçlarını değerlendirir.
Emsal Yargıtay Kararı:
Somut olayda, sanık 158 promil alkollü olarak araç kullanmış; daha önce de birden fazla kez alkollü araç kullanma ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçlarından ceza almış olmasına rağmen yeniden aynı fiili işlemiştir. Mahkeme, sanığın TCK m. 179/3 uyarınca cezalandırılmasına ve hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar vermiştir.
Yargıtay, sanığın yüksek oranda alkollü olması ve benzer suçlardan sabıkalı bulunması nedeniyle cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiğini belirtmiş; ancak aleyhe temyiz olmadığından bu hususu bozma nedeni yapmamış, hükmü onamıştır.
(Yargıtay 12. Ceza Dairesi, E. 2016/5428, K. 2016/12710, T. 16.11.2016)
Trafik suçlarında adli süreç genellikle olay yerinde başlar. Kolluk kuvvetleri, sürücünün alkol durumunu ölçer, olay yeri raporunu düzenler ve gerekirse savcılığa bilgi verir.
Kaza sonrası, olay yeri incelemesi, alkol testi, araç tespiti ve tanık beyanlarının alınmasıyla soruşturma başlatılır. Trafik bilirkişi raporu, kusur oranlarını belirleyen temel belgedir.
Savcı, sürücünün promil oranına, kazanın sonuçlarına ve delil durumuna göre serbest bırakma, adli kontrol veya tutuklama kararlarından birini talep eder. Özellikle ilk defa suç işleyen sürücüler için adli kontrol tercih edilirken, yaralanmalı veya ölümlü kazalarda tutuklama kararı verilebilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre bazı hallerde adli kontrol tedbirine başvurulabilmektedir.
Adli kontrol kararı, bir kişinin tutuklanmaksızın yargılanmasına olanak tanıyan hukuki bir tedbirdir. Yurt dışına çıkış yasağı, belirli aralıklarla karakola imza verme gibi yükümlülükler içerir. (“Adli Kontrol Kararı ve İtiraz Yolları” başlıklı makalemize buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.)
Trafik suçlarının yargısal aşamasında en belirleyici unsur delillerdir. Detaylara alt başlıklarda değiniyor olacağız.
Polis veya jandarma tarafından düzenlenen trafik raporları, olayın ilk tespit belgesidir. Bu raporlar; hız tespiti, fren izi, hava durumu ve araç konumu gibi teknik durumları içerir.
Ayrıca sürücüye uygulanan nefes veya kan testi, olayın seyrini büyük ölçüde belirler. Bu testler sırasında yapılan ölçüm hataları veya cihaz kalibrasyon eksiklikleri, davanın seyrini sanık lehine değiştirebilir.
Trafik kameraları, MOBESE sistemleri ve tanık ifadeleri, olayın oluş şekline ilişkin önemli delillerdir. Özellikle drift veya makas atma eylemleri genellikle kamera kayıtlarıyla sabitlenir.
Bu deliller, sürücünün “kasten mi yoksa taksirle mi” hareket ettiğinin tespitinde belirleyici olur.
Tanık beyanları da bu kayıtlarla desteklenirse, mahkeme olayın tüm yönlerini net biçimde değerlendirir.
Mahkemece verilen karara itiraz yolları mümkündür. İlk derece mahkemesi tarafından verilen kararlara önce istinaf, ardından gerekirse temyiz yoluna başvurularak itiraz edilebilmektedir.
Sulh ceza hakimliğine itirazda bulunulacaksa, kişi 15 gün içerisinde sulh ceza hakimliğine itirazını ileri sürebilmektedir.
Örneğin; alkolmetre hatalı ölçüm yapmışsa, cihaz kalibrasyonu yapılmamışsa veya tutanakta eksiklik varsa, itiraz dilekçesinde bu hususlar belirtilmelidir.
Ceza mahkemesinin verdiği kararlar, 7 gün içinde istinaf veya temyiz edilebilir. Hüküm kesinleştiğinde trafik ceza infazı başlar.
Ancak cezanın ertelenmesi, HAGB kararı verilmesi veya adli para cezasına çevrilmesi durumunda infaz gerçekleşmez.
Avukatın, bu aşamada denetimli serbestlik veya cezanın paraya çevrilmesi yönünde talepte bulunması mümkündür. Bu sayede sanık, cezayı topluma uyumlu biçimde infaz edebilir.