Kripto dolandırıcılığı, dijital para birimleri ve blockchain teknolojisi kullanılarak gerçekleştirilen, yatırımcıları maddi zarara uğratan hileli faaliyetlerdir. Ponzi şemaları, sahte kripto projeleri, kimlik avı saldırıları ve fiyat manipülasyonları bu suçun en yaygın örneklerindendir. Hukukî açıdan bu fiiller, Türk Ceza Kanunu kapsamında "dolandırıcılık" suçu başta olmak üzere, bilişim suçları ve örgütlü suçlar çerçevesinde değerlendirilebilir. Türkiye’de henüz özel bir kripto düzenlemesi olmasa da, mevcut ceza normlarıyla bu tür eylemler cezalandırılabilmektedir. Ancak teknolojinin hızla gelişmesi, hukukun bu alandaki düzenleyici kapasitesini zorlarken, ulusal ve uluslararası düzeyde daha açık ve kapsamlı yasal çerçevelere duyulan ihtiyacı artırmaktadır.
Nitelikli dolandırıcılık, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK m.158) dolandırıcılığın daha ağır cezayı gerektiren şekli olarak düzenlenmiş olup, suçun belli vasıtalarla veya belirli konumdaki kişilere karşı işlenmesini kapsar. Bu suçun bilişim sistemleri aracılığıyla işlenmesi hâlinde, suç "bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık" kapsamına girer. Özellikle kripto para dolandırıcılığında, internet siteleri, mobil uygulamalar ve dijital cüzdanlar gibi bilişim araçları kullanılarak mağdurlar
kandırılır. Bu bağlantı, suçun dijital ortamda işlenmesini kolaylaştırmakla kalmaz, aynı zamanda cezanın da ağırlaştırılmasına neden olur. Dolayısıyla, bilişim sistemleri kullanılarak işlenen kripto dolandırıcılığı fiilleri, hem nitelikli dolandırıcılık hem de bilişim suçu olarak değerlendirilmekte ve daha yüksek hapis cezalarıyla karşılık bulmaktadır. (Nitelikli dolandırıcılık suçu ve cezası hakkında detaylı bilgi edinmek için buraya tıklayabilirsiniz.)
Nitelikli dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için, failin hileli davranışlarla bir kimseyi aldatması, bu aldatma sonucunda mağdurun veya bir başkasının zararına olacak şekilde fail ya da bir üçüncü kişiye haksız menfaat sağlanması gerekir. Suçun maddi unsurları, hile, aldatma, zarar ve menfaat teminidir. Bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması, bu suça "nitelik" kazandırır ve Türk Ceza Kanunu madde 158 kapsamında cezayı ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilir. Özellikle kripto dolandırıcılığı vakalarında, sahte internet siteleri, e-cüzdanlar ya da dijital platformlar yoluyla kurulan senaryolar, hilenin bilişim sistemi üzerinden işlenmesini sağlar. Bu bağlamda, failin eylemi, hem dolandırıcılık suçunun tipikliğine hem de bilişim sistemlerinin kullanımı suretiyle nitelikli hâline uygunluk taşıyorsa, tipiklik şartları oluşmuş kabul edilir ve ceza hukukuna göre yaptırımı da buna göre belirlenir. (Detaylı bilgi için "Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Unsurları" başlıklı makalemize buradan ulaşabilirsiniz.)
Bankacılık düzenlemeleri, finansal sistemin istikrarını sağlamak, mevduat sahiplerini korumak ve finansal kuruluşların güvenilirliğini teminat altına almak amacıyla oluşturulan yasal ve idari çerçeveyi ifade eder. Bu düzenlemeler; lisanslama, sermaye yeterliliği, likidite, risk yönetimi ve şeffaflık gibi temel konuları kapsar. Bankalar bu çerçevede, yükümlülüklerini yerine getirmek ve yasalara tam uyum sağlamakla sorumludur. Özellikle kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanı gibi suçlarla mücadelede, bankaların müşteri tanıma (KYC) ve şüpheli işlem bildiriminde bulunma yükümlülükleri kritik rol oynar. Uyum yükümlülüklerinin ihlali, yalnızca idari yaptırımlara değil, aynı zamanda cezai sorumluluğa da yol açabilir. Bu nedenle, bankalar hem ulusal düzenleyici otoriteler hem de uluslararası standartlar doğrultusunda sürekli denetime ve iç kontrole tabi tutulmaktadır.
Bankacılık düzenlemeleri AML KYC süreçlerini zorunlu kılmakta olup, finansal kurumların özellikle kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadelede etkin rol oynamasını sağlamaktadır. Müşterini Tanı (KYC) prosedürleri, bankaların müşteri kimliğini doğrayarak risk değerlendirmesi yapmasına olanak verirken, Kara Para ile Mücadele (AML) ise şüpheli işlemlerin tespiti ve raporlanmasını kapsamaktadır. Türkiye’de bu yükümlülükler MASAK tarafından düzenlenmekte ve denetlenmektedir. Bankalar, AML ve KYC kapsamında aldıkları önlemlerle finansal sistemin güvenliğini korumakla yükümlüdür; bu yükümlülüklerin ihlali ciddi idari ve cezai yaptırımlara neden olabilir.
Bankalar, şüpheli işlem bildirimleri yapma yükümlülüğüne sahiptir ve bu, kara para aklama ile terörizmin finansmanının önlenmesinde kritik bir adımdır. Şüpheli işlem olarak değerlendirilen finansal hareketler, yasal düzenlemeler gereği ilgili makamlara (Türkiye’de MASAK’a) bildirilmelidir. Bankaların, müşterilerinin işlemlerini sürekli takip etmesi ve olağan dışı durumları tespit etmesi gerekir. Bu sorumluluk, hem yasal bir zorunluluk hem de finansal sistemin bütünlüğünün korunması açısından önem taşır. Bildirimde bulunmayan ya da geciktiren bankalar, hem idari para cezaları hem de cezai yaptırımlarla karşılaşabilir.
Kripto dolandırıcılığı ve bankacılık suçlarında delil toplama süreci, iki temel kaynaktan yürütülür: zincir üstü (on-chain) ve zincir dışı (off-chain) deliller. Zincir üstü deliller, blockchain üzerinde gerçekleşen işlemlerin kayıtlarıdır ve değiştirilemez, şeffaf bir şekilde işlem geçmişini gösterir. Bu sayede, kripto varlıkların transferleri ve işlemleri izlenebilir. Öte yandan, zincir dışı deliller, kripto işlemlerine ilişkin IP adresleri, müşteri kayıtları, banka hesap hareketleri ve dijital iletişim kayıtları gibi blockchain dışındaki bilgi ve belgeleri kapsar. Etkili bir soruşturma için her iki tür delilin birlikte analiz edilmesi gerekmektedir; çünkü zincir üstü deliller işlem akışını gösterirken, zincir dışı deliller failin kimliği ve niyetini ortaya koyar. ("Kripto Para Dolandırıcılığı Nedir?" başlıklı makalemize buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.)
Kripto dolandırıcılığının soruşturulmasında cüzdan analizi ve blokzincir iz sürme araçları kritik öneme sahiptir. Cüzdan analizi, belirli bir kripto para cüzdanındaki işlem geçmişini inceleyerek, varlıkların kaynağı, hareketleri ve hedef adresleri hakkında bilgi sağlar. Blokzincir iz sürme araçları ise, bu işlem verilerini görselleştirip takip ederek, suç şebekelerinin veya dolandırıcıların izini sürmeye yardımcı olur. Bu araçlar sayesinde, anonim gibi görünen kripto işlemleri daha şeffaf hale getirilir ve suç faaliyetlerinin
çözülmesi kolaylaşır. Hukuki süreçlerde etkin delil toplanması için teknolojik altyapının kullanılması, adaletin sağlanmasında önemli bir rol oynar.
Kripto varlıklarla ilgili soruşturmalarda borsa kayıtları, IP adresleri ve cihaz parmak izi gibi veriler, failin kimliğinin tespiti açısından hayati öneme sahiptir. Kripto borsalar, kullanıcıların KYC süreçleri kapsamında sunduğu kimlik bilgilerini ve işlem geçmişlerini saklamakla yükümlüdür. Bu kayıtlar, bir cüzdanın sahibine ulaşmada ilk adımdır. Ayrıca, kullanıcıların platformlara erişimde kullandığı IP adresleri, fiziksel konumları hakkında bilgi verirken; cihaz parmak izi (device fingerprinting) teknolojisi,
kullanılan cihazın benzersiz özelliklerini analiz ederek aynı kişinin farklı hesaplar üzerindeki bağlantısını ortaya çıkarabilir. Bu tür teknik veriler, zincir dışı deliller arasında yer alır ve dijital kimliğin çözümlenmesinde savcılık ve kolluk birimleri için kritik bir rol oynar.
Ceza soruşturması, kripto dolandırıcılığı gibi bilişim yoluyla işlenen suçlarda, delillerin toplanması ve şüphelilerin tespitiyle başlar. Bu süreçte, maddi gerçeğe ulaşmayı sağlamak amacıyla çeşitli koruma tedbirleri uygulanabilir. Başta arama, el koyma, telefon ve internet iletişiminin tespiti ile mal varlığına tedbir konulması gibi önlemler, şüpheli işlemleri durdurmak ve dijital izleri güvence altına almak için kullanılır. Kripto varlıklar bakımından, özellikle dijital cüzdanlara ve borsa hesaplarına el koyma tedbiri öne çıkar. Bu tür tedbirler, hem suçtan elde edilen gelirlerin aklanmasını önlemek hem de ileride verilecek hükmün etkili şekilde uygulanabilmesi için büyük önem taşır. Ancak bu işlemler, temel hak ve özgürlükleri sınırladığı için yalnızca hâkim kararıyla veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde savcılık emriyle uygulanabilir.
Müsadere ve el koyma kripto varlıklarla işlenen suçlarda, dijital delillerin korunması ve suç gelirlerinin geri kazanılması açısından önemli ceza muhakemesi tedbirleridir. Kripto paraların suçtan elde edildiği veya suçta kullanıldığı durumlarda, Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında bu varlıklara el koyma uygulanabilir. Soruşturma veya kovuşturma sürecinde şüpheliye ait cüzdanlara, borsa hesaplarına ya da donanım cüzdanlarına erişim sağlanarak bu varlıklar geçici olarak devlete alınır. Suçun sabit görülmesi hâlinde ise, Türk Ceza Kanunu m. 54 ve m. 55 uyarınca müsadere kararı verilerek bu varlıkların kalıcı olarak devlet mülkiyetine geçirilmesi mümkündür. Kripto varlıkların teknik yapısı, bu tedbirlerin uygulanmasında bazı zorluklar yaratsa da, mahkemeler blockchain izleme ve dijital delil analiz araçlarıyla süreci etkin biçimde yönetebilmektedir.
Uluslararası adli yardım kripto varlıklarla işlenen suçlarda, sınır ötesi işlem ve faillerin tespiti açısından büyük önem taşır. Özellikle yurtdışında faaliyet gösteren kripto para borsalarından kullanıcı bilgileri, cüzdan hareketleri ve IP kayıtlarının temin edilmesi için, adli makamlar karşılıklı hukukî iş birliği mekanizmalarını devreye sokar. Bu süreçte, savcılıklar ve mahkemeler yabancı devletlerle uluslararası adli yardım kapsamında yazışmalar yapar; çoğu zaman diplomatik kanallar, ikili anlaşmalar veya çok taraflı sözleşmeler (örneğin, Budapeşte Sözleşmesi) yoluyla bilgi talebinde bulunur. Ancak borsaların bulunduğu ülkenin veri koruma mevzuatı ve iş birliği düzeyi, sürecin başarısını doğrudan etkiler. Dolayısıyla kripto suçlarında etkili soruşturma, yalnız teknik iz sürmeyle değil, aynı zamanda güçlü uluslararası hukuk desteğiyle mümkün olur
Kripto dolandırıcılığı gibi malvarlığına karşı işlenen suçlarda, mağdurun tazmin iadesi süreci hem ceza yargılaması hem de özel hukuk yolları aracılığıyla işletilebilir. Ceza soruşturmasında suçtan elde edilen kripto varlıklara el koyularak, mahkeme kararıyla mağdura iadesi sağlanabilir. Mahkeme, müsadere yerine mağdurun zararını gidermek amacıyla doğrudan iade kararı verebilir. Ayrıca mağdur, hukuk mahkemelerinde açacağı tazminat davasıyla da zararının giderilmesini talep edebilir. Ancak kripto varlıkların izlenebilirliği ve erişilebilirliği teknik zorluklar içerdiğinden, mağdurun tazmin iadesi sürecinin etkili olabilmesi için hem hukuki hem de teknik uzmanlık desteği gereklidir.
Kripto dolandırıcılığı gibi suçlarda failin elde ettiği haksız kazancın iadesi, mağdurun zararının giderilmesi açısından temel bir hukuki ilkedir. Türk Borçlar Kanunu uyarınca, sebepsiz zenginleşen kişi bu kazancı iade etmekle yükümlüdür. Ceza davası dışında, mağdur, hukuk mahkemelerinde açacağı dava ile bu kazancın kendisine rücu edilmesini talep edebilir. Aynı şekilde, bir kurum ya da üçüncü kişi mağdur adına zarar ödemişse, failden rücuen tazminat isteyebilir. Bu süreçte, suç gelirlerinin izi sürülerek kripto varlıkların tespiti ve mahkeme kararıyla geri alınması mümkündür. Ancak kripto paraların teknik yapısı ve anonimlik özellikleri nedeniyle, bu tür davalarda hem hukuki hem de dijital analiz desteği büyük önem taşır.
Kripto dolandırıcılığına maruz kalan mağdurlar, ceza soruşturmasından bağımsız olarak sivil (hukuk) davası açma yollarına da başvurabilir. Türk Borçlar Kanunu kapsamında, fail hakkında haksız fiil nedeniyle tazminat davası açılabilir. Ayrıca, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak haksız kazancın iadesi talep edilebilir. Mağdur, dava dilekçesinde uğradığı maddi zararı belgeleyerek talebini mahkemeye sunar; delil olarak blokzincir kayıtları, cüzdan analizleri ve borsa yazışmaları kullanılabilir. Dava, genel olarak asliye hukuk mahkemelerinde görülür. Ceza davasının sonucunu beklemeksizin hukuk davası açmak mümkündür; ancak ceza mahkemesi kararı, hukuk davasında güçlü bir delil işlevi görebilir. Bu nedenle, mağdurların hem teknik destekle hem de uzman avukat rehberliğinde hareket etmesi, taleplerinin hukuken etkili şekilde değerlendirilmesini sağlar.
Kripto dolandırıcılığı ve banka düzenlemeleriyle ilgili ceza soruşturmalarında, savunma stratejileri kritik bir öneme sahiptir. Şüpheliler, hukuki süreçte hem maddi hem de usulî itirazlarda bulunabilirler. Usul itirazları, delillerin hukuka aykırı şekilde toplanması, yetkisizlik, zaman aşımı gibi süreç hatalarını kapsar ve davanın düşürülmesi ya da delillerin reddi için kullanılabilir. Maddi savunma ise, suça konu işlemin gerçekleşmediğinin, failin kastının bulunmadığının veya mağdurun beyanlarının gerçek dışı olduğunun kanıtlanmasına yöneliktir. Ayrıca, kripto paraların teknik karmaşıklığı nedeniyle, blockchain kayıtlarının doğru yorumlanması ve uzman raporlarının değerlendirilmesi savunma açısından önem taşır. Etkili bir savunma, hukuki hakların korunması ve adil yargılanma hakkının sağlanması için gereklidir.
Hukuka aykırı delil itirazı, ceza yargılamasında en temel savunma yollarından biridir. Özellikle kripto dolandırıcılığı gibi karmaşık dijital suçlarda, delillerin usulüne uygun toplanması büyük önem taşır. Delillerin hukuka aykırı olarak elde edilmesi durumunda, bu delillerin mahkeme tarafından dikkate alınmaması talep edilebilir. Örneğin, izinsiz erişim, hakim kararı olmadan yapılan arama-el koyma işlemleri ya da kişisel verilerin kanuna aykırı şekilde elde edilmesi durumunda hukuka aykırılık söz konusu olur. Böylece, hukuka aykırı delillerin dosyadan çıkarılması, savunmanın güçlenmesini sağlar ve adil yargılanma hakkının korunmasına katkıda bulunur.
Kripto suçlarında kimlik eşleştirme süreci, doğru failin tespit edilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Ancak, teknik karmaşıklık ve anonimlik nedeniyle yanlış kişiye suç isnat edilmesi, yani isnat hatası riski yüksektir. Yanlış kimlik eşleştirmeleri, özellikle IP adresleri veya cihaz parmak izi gibi teknik verilerin yanlış yorumlanmasından kaynaklanabilir. Bu tür hatalar, masum kişilerin mağdur olmasına ve hukuki süreçlerin haksız yere ilerlemesine yol açabilir. Bu nedenle, kimlik tespiti titizlikle ve çok yönlü delil
değerlendirmesiyle yapılmalı, sadece teknik verilere dayanarak kesin hükme varılmamalıdır. Savunma makamının da bu tür hatalara karşı dikkatli olması, adil yargılanma hakkının sağlanması açısından gereklidir.