Uyuşturucu suçlarında delil toplama süreci, suçun tespiti ve mahkeme sürecinin en kritik aşamalarından biridir. Delil kuralları çerçevesinde, delillerin türü, toplanma biçimi ve muhafaza edilme yöntemi hukuka uygunluk açısından titizlikle denetlenmektedir. Delillerin geçerliliği, uyuşturucu davası savunması açısından doğrudan etkilidir; eksik veya usulsüz deliller, sanığın lehine kullanılabilecek önemli savunma unsurlarıdır.
Uyuşturucu suçunda delil olarak en sık kullanılan fiziksel unsurlar; ele geçirilen uyuşturucu maddeler, paketleme malzemeleri, suç mahallinden elde edilen diğer nesnel kanıtlardır.
Bu delillerin laboratuvar analizleriyle doğrulanması zorunludur. Özellikle uyuşturucu laboratuvar raporu, maddenin türü, miktarı ve saflığı konusunda mahkemeye kesin bilgi sağlar.
Delillerin zincirleme muhafazası, tutanakla kayıt altına alınması ve usulüne uygun şekilde laboratuvara gönderilmesi, hukuka aykırı delil yasağı kapsamında önem taşır. Ayrıca fiziksel delillerin korunması, delillerin bozulmasını veya kaybolmasını engeller ve mahkemede güvenilirlik sağlar.
Son zamanlarda dijital delillerin toplanması ve kullanımı daha sıkı kurallara bağlanmıştır. Telefon kayıtları, sosyal medya mesajları, e-posta içerikleri ve elektronik cihazlar üzerindeki diğer dijital veriler, Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında arama ve el koyma hükümleri çerçevesinde değerlendirilir. İzinsiz elde edilen dijital deliller hukuka aykırı delil olarak reddedilebilir, dolayısıyla delillerin hukuka uygun yollardan elde edilmesi mahkeme seyri açısından çok önemlidir.
Ayrıca, dijital delillerin doğruluğu, cihazın teknik inceleme raporları ile kanıtlanmalıdır. (Detaylı bilgi için “Delil Sınıflandırması ve Dijital Kanıtların Sunulması” başlıklı makalemize buradan ulaşabilirsiniz.)
Son yıllardaki delil elde edilmesi hakkındaki düzenlemeler ile özellikle teknik takip, gizli soruşturmacı kullanımı ve laboratuvar raporlarının değerlendirilmesi öne çıkmaktadır.
Yeni düzenlemelerle teknik takip, haberleşme denetimi ve veri inceleme süreçleri sıkı kurallara bağlanmıştır. Teknik takip; iletişim izleme, ortam dinlemesi, teknik araçlarla izleme gibi yollarla delil elde etmeye yöneliktir. Bu yönteme ancak haklı şüphenin varlığında başvurulur. Ayrıca bu yöntemi gerçekleştirmenin izni yalnızca hâkim tarafından verilebilir. Hâkim kararı olmadan gerçekleştirilen teknik takiplerle elde edilen deliller, hukuka aykırı delil kapsamında sayılacaktır.
Gizli soruşturmacılar da teknik takipte olduğu gibi yalnızca yetkilendirilmiş ve sınırları belirlenmiş görevlerde delil toplayabilirler. Usulsüz şekilde elde edilen bilgiler, hukuka aykırı delil yasağı kapsamında reddedilir. Bu durum, savunma stratejileri açısından önemlidir; savunma avukatı, gizli soruşturmacı delillerinin geçerliliğini sorgulayabilir ve mahkemeye itiraz edebilir. (Gizli soruşturmacı, teknik takip kavramlarıyla ilgili detaylı bilgi için “2025’te “Gizli Soruşturmacı” Uygulamaları: Hangi Suçlarda, Nasıl Görevlendirilir?” başlıklı makalemize buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.)
Uyuşturucu suçlarında arama ve el koyma işlemleri diğer suçlarda olduğu gibi, CMK m. 116 ve devamı maddeleri uyarınca yürütülür.
CMK m. 116 ve devamındaki maddeler, arama kararlarının mahkeme veya savcı onayı ile alınmasını zorunlu kılar. Arama sırasında elde edilen delillerin tutanakla kaydedilmesi ve muhafazası, delillerin mahkemede geçerliliği açısından kritik öneme sahiptir. Bu süreç, sanığın haklarının korunmasını ve delillerin hukuka uygun olarak toplanmasını garanti eder.
Hukuka aykırı delil yasağı, uyuşturucu suçlarında da aynen geçerlidir. Usule aykırı olarak elde edilen maddi veya dijital deliller, uyuşturucu davası savunması sırasında reddedilebilir. Bu ilke, adil yargılanma hakkının korunmasını sağlar ve mahkeme kararlarında usul eksikliği tespit edildiğinde delil dikkate alınmaz.
Uyuşturucu suçlarında laboratuvar raporları, fiziksel delillerin doğruluğunu ve miktarını tespit eden en önemli belgelerdir. Bu raporlar, yargılanmakta olan kişinin lehine veya aleyhine sonuç doğurma konusunda büyük bir etkiye sahiptir. Davanın seyrini etkileme konusunda güçleri oldukça yüksektir.
Uyuşturucu madde hakkındaki suçlarda laboratuvar raporu, bilirkişi raporu niteliğindedir. Raporda maddenin kimyasal bileşimi, saflık oranı ve miktarı belirtilir. Rapor gerekli testler ve işlemler gerçekleştirildikten sonra tamamlanınca mahkemeye sunulur. Sonrasında mahkeme bilirkişi raporunu tarafsız bir şekilde değerlendirir ve yargılamayı raporu göz önünde bulundurarak sürdürür.
Sanık müdafi, raporun hatalı veya eksik hazırlandığı gibi gerekçelerle, laboratuvar raporlarına itiraz etme ve bağımsız bilirkişi incelemesi talep etme hakkına sahiptir. İtiraz sonrası hakimin istemi üzerine rapor yeniden hazırlanabilir.
Uyuşturucu suçunda delil eksikliği veya çelişkili deliller, mahkemede beraat talebini gündeme getirir. Fiziksel ve dijital delillerin usulüne uygun toplanması zorunludur; aksi halde mahkeme delilleri dikkate almayabilir. Bu durum, uyuşturucu davası savunması sırasında sık kullanılan bir stratejidir.
CMK arama ve el koyma hükümlerine aykırı elde edilen deliller, uyuşturucu davası savunması kapsamında reddedilir. Hukuka aykırı delil yasağı, sanığın adil yargılanma hakkını korur ve mahkemede delilin geçerliliğini ortadan kaldırır. Sanık müdafi, bu durumu etkin şekilde kullanarak beraat veya cezayı hafifletme talebinde bulunabilir.
Bu konudaki emsal Yargıtay ve AYM içtihatları genel hatlarıyla delillerin toplanması, mahkemede kullanılabilirliği gibi kriterleri içerir. Aşağıda Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin emsal nitelikteki kararları bulunmaktadır.
Sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik olarak gizli soruşturmacı görevlendirilmesinin hukuka aykırı olduğu, gizli soruşturmacıların kışkırtıcı ajan gibi hareket ettikleri, teknik araçlarla izleme kararı bulunmadığı ve delillerin hukuka aykırı şekilde toplandığı yönündeki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Yargılama sürecinde usul ve kanuna aykırılık bulunmadığı, hükme esas alınan delillerin hukuka uygun şekilde elde edildiği, gizli soruşturmacıların kışkırtıcı nitelikte herhangi bir eyleminin olmadığı ve mahkeme kararının vicdani kanaate dayalı olarak oluşturulduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle sanıklar ve müdafilerinin temyiz istemlerinin esastan reddine, hükümlerin onanmasına karar verilmiştir.
(Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2022/633, K. 2022/2423, T. 18.12.2024)
Somut olayda, sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan gizli soruşturmacı görevlendirilmiş, ancak CMK’nın 139. maddesindeki “örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş suç” koşulunun gerçekleşmediği, ayrıca gizli soruşturmacıların adli kolluk görevlisi olup olmadığının araştırılmadığı anlaşılmıştır. Gizli soruşturmacının birden fazla uyuşturucu madde satın almasının görevi aşan nitelikte olduğu, bu nedenle elde edilen delillerin hukuka aykırı sayılması gerektiği belirtilerek, mahkûmiyet hükmü bozulmuştur.
(Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2019/243, K. 2021/7282, T. 10.06.2021)