Diğer Makaleler

Hakkımızda

Avukat Mehmet Genç

İstanbul Barosu'na kayıtlı olan Avukat Mehmet Genç, mezun olduğu tarihten bu yana avukatlık mesleğini aralıksız olarak sürdürmektedir. İstanbul Barosu bünyesinde kurduğu avukatlık bürosuyla Ceza Hukuku, Miras Hukuku, Gayrimenkul Hukuku, Bilişim Hukuku başta olmak üzere birçok hukuk alanında avukatlık faaliyeti göstermektedir.

Devamını Oku
Fatura ve Çek Uyuşmazlıklarında Hukuki Yol Haritası

Ödeme Uyuşmazlıklarının Türleri

İş dünyasında en sık karşılaşılan sorunlardan biri, ticari ilişkilerde yaşanan ödeme uyuşmazlıklarıdır. Fatura ve çek gibi ödeme araçlarının doğru ve zamanında tahsil edilememesi, işletmelerin nakit akışını olumsuz etkileyebilir. Bu uyuşmazlıklar; fatura bedelinin ödenmemesi, çekin karşılıksız çıkması, eksik ödeme yapılması veya ödeme vadesine uyulmaması gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Ayrıca, mal veya hizmetin ifasıyla ilgili yaşanan anlaşmazlıklar da ödeme sorunlarına neden olabilir. İşletme sahiplerinin bu tür uyuşmazlıkları doğru tanımlaması, sorunun çözümüne giden ilk adımı oluşturur.

Fatura İtirazı Ve Ayıp İddiası

Fatura itirazı, ticari alacak ilişkilerinde sıklıkla başvurulan hukuki bir savunma aracıdır. Borçlu taraf, kendisine gönderilen faturanın bedeline, miktarına veya içeriğine ilişkin itirazda bulunabilir. Bu itiraz, noter kanalıyla ya da yazılı bir şekilde süresi içinde yapılmalıdır. Aksi takdirde, fatura içeriği kabul edilmiş sayılabilir.

Öte yandan, “ayıp iddiası” ise mal veya hizmetin, sözleşmeye uygun şekilde teslim edilmemesi durumunda gündeme gelir. Ürün veya hizmetin ayıplı olması, bedelin tamamının ya da bir kısmının ödenmemesi yönünde haklı gerekçe oluşturabilir. Ancak burada da dikkat edilmesi gereken süreler ve ispat yükümlülükleri vardır. Ayıp ihbarının zamanında ve açık şekilde yapılması, fatura itirazlarının geçerliliği açısından büyük önem taşır.

Çek-Protesto Ve Karşılıksız İşlem

Ticari ilişkilerde sıkça kullanılan çek, vadeli bir ödeme aracı olarak güven sağlar. Ancak çekin tahsil aşamasında karşılıksız çıkması, işletme sahipleri için ciddi bir mağduriyet doğurabilir. Karşılıksız çek, bankada yeterli bakiye olmaması nedeniyle ödenmeyen çeki ifade eder ve bu durumda alacaklı, çekin arkasına “karşılıksızdır” şerhi düşülmesini talep edebilir. Bu şerh, hukuki süreçlerin başlatılması için temel teşkil eder.

Protesto ise daha çok senetler ve poliçelerde başvurulan bir yöntem olmakla birlikte, çek işlemlerinde de hukuki delil niteliği taşıyan bazı işlemlerle karıştırılabilir. Özellikle çekin tahsil edilememesi durumunda noter kanalıyla ihtar gönderilmesi veya icra takibi başlatılması gibi işlemler, karşılıksız işlemlerle mücadelede önemli adımlardır. Çekin karşılıksız çıkması, yalnızca alacak hakkını değil, aynı zamanda ceza hukuku bakımından da yaptırımları gündeme getirebilir.

Delil ve Belgelerin Hazırlanması

Fatura ve çek uyuşmazlıklarında hukuki süreçlerin başarıyla yürütülebilmesi için en kritik aşamalardan biri, delil ve belgelerin eksiksiz şekilde hazırlanmasıdır. Taraflar arasındaki ticari ilişkinin yazılı ve somut belgelere dayandırılması, hem alacaklının hem de borçlunun haklarını korur. Bu kapsamda, düzenlenen faturalar, çek asılları, banka dekontları, sevk irsaliyeleri, sözleşmeler, e-posta yazışmaları ve ihtarnameler gibi belgeler büyük önem taşır.

Özellikle mahkemeye başvurulmadan önce, bu belgelerin zamanında düzenlenmiş ve usule uygun şekilde saklanmış olması gerekir. Delil niteliği taşıyan evrakların eksik veya hatalı olması, alacak tahsilini zorlaştırabilir ya da davanın reddine neden olabilir. Hukuki sürece geçmeden önce bir avukat ile belgelerin gözden geçirilmesi, ileride doğabilecek risklerin önüne geçilmesini sağlar.

Sözleşme, Teslim-Tesellüm, E-fatura Kayıtları

Ticari ilişkilerde yaşanan uyuşmazlıklarda, tarafların hak ve yükümlülüklerini ortaya koyan belgeler büyük önem taşır. Bu noktada yazılı sözleşmeler, teslim-tesellüm belgeleri ve e-fatura kayıtları, hem alacağın varlığını hem de işlemin ifa edildiğini kanıtlayan temel unsurlar arasında yer alır.

Sözleşmeler, tarafların üzerinde anlaştığı koşulları ve ödeme yükümlülüklerini açıkça belirlediği için, olası bir dava sürecinde yol gösterici olur. Teslim-tesellüm belgeleri ise mal veya hizmetin karşı tarafa ulaştırıldığını ispatlar. Özellikle teslim edilen ürünlerde ayıp iddiası söz konusuysa, bu belgelerin içeriği ve düzenlenme şekli kritik hale gelir.

E-fatura sisteminde kayıtlı faturalar ise hem Maliye Bakanlığı nezdinde geçerli delil niteliğindedir hem de işlemin elektronik ortamda gerçekleştiğini gösterir. Bu belgelerin tamamı, uyuşmazlık yaşandığında hem alacaklının hem de borçlunun haklılığını ispat etmek için kullanılabilir. Belgelerin zamanında ve usulüne uygun şekilde düzenlenmiş olması, dava süreçlerinde işletmelerin elini güçlendirir.

Muhasebe ve Banka Ekstreleri

Ticari uyuşmazlıklarda, alacak ve ödeme ilişkilerinin izini sürebilmenin en güvenilir yollarından biri muhasebe kayıtları ve banka ekstreleridir. Özellikle fatura ve çek tahsilatlarına ilişkin anlaşmazlıklarda, bu belgeler hem işlem geçmişini hem de taraflar arasındaki mali hareketleri ortaya koyar.

Muhasebe kayıtları, işletmenin resmi defterlerinde yer alan alacak-borç ilişkilerini gösterir ve yasal delil niteliği taşır. Bu kayıtların düzgün ve gerçeğe uygun tutulması, dava sürecinde işletmenin lehine delil olarak kullanılmasını sağlar.

Banka ekstreleri ise ödeme veya tahsilatın fiilen yapılıp yapılmadığını ortaya koyar. Çek bedelinin hesaba geçip geçmediği, fatura karşılığı ödemenin hangi tarihte yapıldığı veya hiç yapılmadığı gibi kritik bilgiler banka kayıtları sayesinde netleşir. Ayrıca, ödeme tarihleri, açıklamalar ve işlem numaraları gibi detaylar, uyuşmazlık konularının açıklığa kavuşmasına yardımcı olur.

Hem muhasebe kayıtlarının hem de banka ekstrelerinin düzenli tutulması, sadece uyuşmazlık durumlarında değil, işletmenin finansal sağlığının takibinde de hayati önem taşır.

İcra ve İhtiyatî Tedbir Stratejileri

Ticari alacakların tahsilinde en etkili adımlardan biri, zamanında başlatılan icra süreci ve doğru uygulanan ihtiyati haciz stratejisidir. Özellikle çek, senet veya fatura borçlarında, borçlunun ödeme yapmaması durumunda icra takibine başvurulabilir. Ancak bazı durumlarda borçlunun malvarlığını kaçırma riski bulunur. İşte bu noktada, alacaklı açısından ihtiyati haciz büyük önem taşır.

İhtiyati haciz, mahkemeden alınan bir kararla, borçlunun mallarına dava ya da icra süreci sonuçlanmadan önce geçici olarak el konulmasını sağlar. Böylece alacaklının ileride doğabilecek hak kayıplarının önüne geçilir. Uygun şekilde planlanmış bir ihtiyati haciz stratejisi sayesinde borçlunun banka hesapları, taşınmazları ya da üçüncü kişilerdeki alacakları güvence altına alınabilir.

Bu süreçte dikkat edilmesi gereken en önemli husus, hızlı hareket etmek ve başvuru için gerekli belgeleri eksiksiz hazırlamaktır. İhtiyati haciz kararı alınabilmesi için genellikle teminat gösterilmesi gerekebilir; ancak elinizde çek, senet gibi kıymetli evrak varsa, bu durum sizin lehine güçlü bir delil oluşturur. Ticari davalarda, özellikle tahsil riski yüksekse, ihtiyati haciz stratejisi, hem maddi kayıpların önüne geçmek hem de borçlunun ödeme yapmasını sağlamak açısından etkili bir baskı aracı olarak kullanılabilir.

İhtiyati Haciz Ve Teminat

İhtiyati haciz, alacaklının, henüz mahkeme kararı veya kesinleşmiş bir icra takibi olmadan borçlunun malvarlığına geçici olarak el konulmasını sağlayan etkili bir hukuki korumadır. Ancak bu güçlü tedbirin alınabilmesi için mahkeme, başvuru sırasında alacaklıdan teminat göstermesini isteyebilir. Teminatın amacı, ihtiyati haciz kararının haksız veya yersiz çıkması durumunda, borçlunun uğrayabileceği zararı güvence altına almaktır. Uygulamada bu teminat genellikle nakit para ya da banka teminat mektubu şeklinde sunulur. Ancak alacak, çek, senet veya fatura gibi belgelerle açıkça ispatlanabiliyorsa, mahkeme teminatı azaltabilir veya hiç aramayabilir. Dolayısıyla, ihtiyati haciz talebinde bulunacak işletmelerin hem alacağını belgeleyici evraklara sahip olması hem de gerekirse teminat sunabilecek hazırlığı yapması önemlidir. Doğru planlanmış bir ihtiyati haciz ve teminat stratejisi, alacağın güvence altına alınmasında etkili bir rol oynar.

İtirazın İptali/itirazın Kaldırılması

Alacaklı bir işletme, borçlu hakkında ilamsız icra takibi başlattığında, borçlu yasal süresi içinde borca itiraz ederse takip durur. Bu durumda, alacaklının ya itirazın iptali davası açması ya da itirazın kaldırılması talebinde bulunması gerekir. İtirazın iptali, alacaklının genel mahkemede açacağı bir dava olup, borcun varlığını ispat etmesi gerekir. Bu süreç genellikle daha uzun sürer. Eğer alacak resmî bir belgeye (örneğin noter senedi) veya imzalı ikrar içeren bir belgeye (örneğin çek, senet, sözleşme) dayanıyorsa, alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını talep edebilir. Bu yol daha hızlıdır ve tahsilat sürecini hızlandırır. Hangi yolun seçileceği, elinizdeki belge türüne ve alacağın niteliğine göre değişir. İşletmelerin bu süreci doğru yönetmesi, hem zaman hem de alacaklarını koruma açısından büyük önem taşır.

Arabuluculuk ve Uyuşmazlık Çözümü

Ticari uyuşmazlıklarda dava yoluna gitmeden önce başvurulması gereken en önemli aşamalardan biri arabuluculuk sürecidir. Özellikle 1 Eylül 2023 itibarıyla yürürlüğe giren düzenlemelerle birlikte birçok ticari alacak ve sözleşme kaynaklı uyuşmazlık için zorunlu arabuluculuk ticari davalarda dava şartı haline gelmiştir. Yani taraflar, doğrudan dava açmadan önce arabuluculuk sürecini tamamlamak zorundadır.

Bu süreçte taraflar, tarafsız bir üçüncü kişi olan arabulucu eşliğinde uzlaşma yolunu arar. Arabuluculuk, hem zamandan hem de maliyetten tasarruf sağlayan etkili bir çözüm yoludur. Özellikle çek, fatura, sözleşme ve hizmet alacakları gibi konularda işletmeler, dava sürecine girmeden daha hızlı bir şekilde sonuç alabilir. Taraflar uzlaşırsa, anlaşma tutanağı mahkeme kararı niteliği kazanır ve doğrudan icra edilebilir. Uzlaşma sağlanamazsa, süreç sonlandırılır ve dava açma hakkı doğar.

Zorunlu Arabuluculuk Kapsamı

Ticari davalarda, para alacağı, tazminat ve sözleşmeden doğan uyuşmazlıklar gibi birçok konu, dava açmadan önce arabuluculuğa başvurulmasını zorunlu kılar. Bu süreç tamamlanmadan dava açılamaz.

Protokol ve İcra Edilebilirlik Şerhi

Arabuluculuk süreci uzlaşma ile sonuçlandığında, taraflar arasında varılan anlaşma bir protokol ile yazılı hale getirilir. Bu protokol, üzerinde uzlaşılan şartları ve tarafların yükümlülüklerini açıkça ortaya koyar. Ancak bu belgenin hukuki olarak icra edilebilir olması için, mahkeme tarafından “icra edilebilirlik şerhi” verilmesi gerekir. Taraflardan biri bu şerhi almak için sulh hukuk mahkemesine başvurabilir. Şerh verildikten sonra protokol, tıpkı bir mahkeme kararı gibi hüküm doğurur ve anlaşmaya uyulmaması halinde doğrudan icra takibi başlatılabilir. Bu sayede işletmeler, uzlaşmayla çözülen ticari alacaklarını güvence altına almış olur.

Dava Süreçleri ve İspat Yükü

Ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk sonuçsuz kalırsa veya dava doğrudan açılabiliyorsa, süreç mahkemeye taşınır. Bu aşamada tarafların sunduğu belgeler, tanıklar ve yazışmalar, davanın seyrini doğrudan etkiler. En kritik konu ise ispat yükünün kime ait olduğudur. Genel kural olarak, iddiada bulunan taraf, yani alacak talebinde bulunan kişi, iddiasını somut delillerle ispatlamak zorundadır. Örneğin, fatura bedelini tahsil etmek isteyen bir işletme, teslimat belgesi, e-fatura, sözleşme veya banka kaydı gibi evrakları sunmalıdır. Karşı taraf bir ödeme yaptığını veya malın ayıplı olduğunu iddia ediyorsa, bu durumda da o taraf iddiasını ispatla yükümlüdür. Bu nedenle dava sürecinde hem hukuki bilgi hem de belge yönetimi büyük önem taşır. Eksik ya da zayıf deliller, haklı olunan bir davanın bile kaybedilmesine yol açabilir.

TTK ve TBK Hükümleri

Ticari uyuşmazlıklarda uygulanacak kurallar, genellikle Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve Türk Borçlar Kanunu (TBK) hükümlerine göre belirlenir. Taraflar arasındaki ilişkinin ticari nitelikte olup olmaması, hangi kanunun uygulanacağını da etkiler. İki tacir arasında doğan uyuşmazlıklarda çoğunlukla TTK hükümleri önceliklidir. Sözleşmede konuya ilişkin açık bir hüküm yoksa, önce özel kanunlardaki düzenlemelere (örneğin TTK) bakılır. Eğer bu özel düzenlemeler de yoksa, o zaman TBK gibi genel hükümler devreye girer. İşletmelerin bu sıralamayı bilerek hareket etmesi, hem sözleşme hazırlarken hem de hukuki süreçlerde doğru pozisyon almasını sağlar.

Bilirkişi İncelemesi Ve Ticari Defterler

Ticari uyuşmazlıklarda tarafların iddialarını teknik olarak değerlendirmek amacıyla mahkeme tarafından sıklıkla bilirkişi incelemesi yapılır. Özellikle alacak hesapları, cari mutabakatlar, faiz hesaplamaları veya fatura uyuşmazlıklarında bilirkişiler, dosyada sunulan belgeleri ve ticari kayıtları inceleyerek rapor hazırlar. Bu aşamada, tarafların sunduğu yasal defter ve kayıtlar büyük önem taşır. Tacirler için tutulan yasal ticari defterler (yevmiye defteri, defter-i kebir, envanter defteri vb.), usulüne uygun olarak tutulmuş ve onaylıysa, uyuşmazlıkta lehine delil olarak kabul edilir. Ancak defterlerde eksiklik, usulsüzlük veya tutarsızlık varsa bu durum aleyhe değerlendirilebilir. Bu nedenle dava sürecinde sadece belge sunmak değil, sunulan kayıtların düzenli, şeffaf ve hukuka uygun olması da son derece kritiktir.

Çekin Ceza-İcra Boyutu

Karşılıksız çek, hem hukuki (icra) hem de idari ve cezaî yaptırımlara yol açabilir. Çek bedeli ödenmezse alacaklı, doğrudan ilamsız icra takibi başlatarak tahsil sürecine gidebilir. Ayrıca, çekin bankadan “karşılıksızdır” işlemi görmesi durumunda, alacaklı çek keşidecisi hakkında Cumhuriyet Savcılığına şikâyette bulunabilir. Bu durumda çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı gibi cezai yaptırımlar devreye girer. Eğer borçlu, süresi içinde ödeme yapmaz veya çekin karşılığını bulundurmazsa, hakkında adli para cezası ve belirli süreli çek düzenleme yasağı uygulanabilir. Çekin hem icra hem ceza yönü olması nedeniyle, işletmelerin çek tahsilatlarını ciddiyetle takip etmesi büyük önem taşır.

Karşılıksız Çek Yaptırımları

Karşılıksız çek süreci, hem alacaklının mağduriyetine yol açar hem de çek düzenleyeni ciddi yaptırımlarla karşı karşıya bırakır. Çek, bankaya ibraz edildiğinde karşılığı yoksa, banka bu durumu “karşılıksızdır” şeklinde yazar ve alacaklıya çekin arkasına bu işlemi işleyerek iade eder. Bu işlem, ceza sürecinin başlaması için yeterlidir. Alacaklı, süresi içinde savcılığa şikâyette bulunursa, çek düzenleyen kişi hakkında adli para cezası ve çek düzenleme yasağı uygulanabilir. Ayrıca, karşılıksız çek veren kişinin ticari itibarı zarar görür ve bankalarla olan ilişkileri olumsuz etkilenir. Bu nedenle işletmelerin, çeki tahsil edememeleri durumunda hem icra takibi başlatmaları hem de zamanında ceza şikayetinde bulunmaları önemlidir.

Ceza ve İcranın Koordinasyonu

Karşılıksız çek, fatura borcu ya da sözleşmeye dayalı alacaklarda, alacaklının hem ceza hukuku yollarını hem de icra takibini birlikte yürütmesi mümkündür. Bu süreçte icra ve dava koordinasyonu, alacağın tahsili açısından kritik rol oynar. Örneğin, karşılıksız çek durumunda alacaklı bir yandan çek için ilamsız icra takibi başlatabilirken, aynı zamanda savcılığa şikâyette bulunarak ceza soruşturması sürecini de devreye sokabilir. Bu iki yol birbirinden bağımsız ilerlese de, birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Ceza süreci, borçlu üzerinde ödeme baskısı yaratırken, icra takibi ise doğrudan tahsilat sağlar. Ancak bu süreçlerin etkin işlemesi için, işletmelerin icra ve dava koordinasyonunu iyi kurması, sürelere dikkat etmesi ve her iki yolu birlikte planlaması gerekir. Aksi halde hak kaybı veya sürecin uzaması riski doğabilir.

Şimdi ara