Velayet davalarında, çocuğun üstün yararını belirlemek için velayet davası psikolojik raporları büyük önem taşır. Bu raporlar, çocuğun ruhsal durumu, ebeveynlerle ilişkisi ve aile içi dinamikler hakkında mahkemeye objektif ve bilimsel bilgiler sunar. İstanbul gibi sosyal yapısı karmaşık şehirlerde, velayet davası psikolojik raporları, mahkemenin daha sağlıklı ve adil kararlar vermesine katkı sağlar. Böylece dava süreci hem hukuki hem de psikolojik temellere dayanarak yürütülür. ("Velayet Davası" başlıklı makalemize buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.)
Mahkemeler, velayet davalarında psikolojik raporlara büyük önem verir ancak bu raporları tek başına kesin delil olarak değerlendirmezler. İstanbul’da olduğu gibi birçok yerde, mahkemeler raporun bilimsel niteliği, hazırlayan uzmanın yetkinliği ve raporda sunulan değerlendirmelerin tutarlılığına dikkat eder. Ayrıca, rapordaki bulgular dava dosyasındaki diğer delillerle birlikte değerlendirilir. Mahkemeler, psikolojik raporları çocuğun üstün yararını belirlemede rehber olarak kullanırken, taraf beyanları ve diğer kanıtlarla desteklenmesini bekler.
Velayet davalarında en temel prensip, çocuğun fiziksel, duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarının en iyi şekilde karşılanmasıdır. Çocuğun üstün yararı ilkesi, mahkemelerin karar verirken öncelikle dikkate aldığı kriterdir. Bu ilke, çocuğun güvenliği, sağlıklı gelişimi ve ruhsal huzurunu gözetir. Psikolojik raporlar da bu ilkenin somutlaşmasına yardımcı olur; çünkü çocuğun hangi ebeveynle kalmasının yararlı olacağı, raporlardaki bilimsel verilerle desteklenir. İstanbul gibi büyük şehirlerde, çocuğun sosyal çevresi ve imkanları da bu ilke kapsamında değerlendirilir.
Velayet davalarında kullanılan psikolojik raporlar, alanında uzman psikolog veya psikiyatristler tarafından hazırlanır. Süreç, çocuğun ve ebeveynlerin detaylı görüşmelerinin yapılmasıyla başlar. Ardından çeşitli testler, gözlemler ve değerlendirmeler uygulanır. Toplanan veriler bilimsel yöntemlerle analiz edilerek rapor haline getirilir. Rapor, çocuğun ruh sağlığı, davranışları ve aile içi ilişkileri hakkında kapsamlı bilgi verir. İstanbul gibi büyük kentlerde, hazırlık süreci bazen yoğun talep nedeniyle uzayabilir, ancak raporun sağlıklı ve güvenilir olması için titizlikle yürütülür.
Velayet davalarında mahkemeler, çocuğun yaşadığı çevreyi ve ailenin sosyal durumunu anlamak için sosyal inceleme raporu İstanbul örneğinde olduğu gibi önemli bir delil olarak değerlendirir. Bu raporlar, sosyal inceleme uzmanları tarafından yerinde yapılan gözlemler ve değerlendirmeler sonucu hazırlanır. İstanbul gibi büyük ve karmaşık sosyal yapıya sahip bir şehirde, bu raporlar mahkemeye ailenin gerçek koşulları hakkında ayrıntılı bilgi sunar. Böylece, psikolojik raporlarla birlikte kullanıldığında, çocuğun üstün yararı gözetilerek daha sağlıklı ve kapsamlı kararlar verilmesine yardımcı olur.
Velayet davalarında, psikolog ve pedagogların hazırladığı raporlar mahkemenin karar sürecinde önemli bir yer tutar. Bu uzmanların görüşleri, çocuğun duygusal gelişimi, davranışları ve ihtiyaçları hakkında bilimsel ve objektif bilgiler sunar. Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde, farklı sosyo-kültürel dinamiklerin etkisini değerlendirmek için bu uzmanların yorumları hayati önemdedir. Psikolog ve pedagog görüşleri, mahkemenin çocuğun üstün yararına uygun, sağlıklı ve uzun vadeli kararlar almasına katkı sağlar.
İstanbul Aile Mahkemeleri, velayet davalarında psikolojik ve sosyal değerlendirmelere oldukça sık başvuran, uygulamada örnek teşkil eden yargı organlarıdır. Özellikle büyükşehir koşullarının etkisiyle, mahkemeler sıklıkla psikolojik rapor, sosyal inceleme raporu ve uzman görüşü talep ederek kararlarını bu çok yönlü veriler ışığında şekillendirir. Uygulamada, İstanbul’daki aile mahkemesi uygulamaları çocuğun üstün yararını belirlerken hem bilimsel raporları hem de ebeveynlerin sosyal ve ekonomik durumlarını birlikte değerlendirir. Ayrıca uzman atamalarının ve görüşmelerin hızlı yürütülmesi için özel uygulama takvimleri ve uzman havuzları kullanılmaktadır. Bu yönüyle İstanbul, velayet davalarında psikolojik değerlendirme odaklı yaklaşımın en belirgin olduğu şehirlerden biridir.
Velayet davalarında verilen kararlar, yalnızca yerel mahkeme düzeyinde kalmaz; istinaf ve Yargıtay denetimi, kararların hukuka uygunluğunu kontrol eden önemli aşamalardır. İstanbul’daki aile mahkemelerinde verilen kararlar, genellikle Bölge Adliye Mahkemesi’ne (istinaf) taşınır. İstinaf mahkemesi, yerel mahkemenin gerekçesini, psikolojik raporlar ve sosyal inceleme raporları gibi delilleri değerlendirerek, kararın usul ve esas yönünden doğru olup olmadığını inceler.
Yargıtay ise daha sınırlı bir denetim yapar; esas olarak hukuka aykırılık olup olmadığını kontrol eder. Örneğin; çocuğun görüşünün alınmaması, eksik psikolojik değerlendirme yapılması gibi nedenlerle Yargıtay, yerel mahkeme kararlarını bozabilir. Bu aşamalar, çocuğun üstün yararı ilkesinin tam olarak uygulanmasını sağlamak açısından büyük önem taşır.
Velayet davalarında hazırlanan psikolojik veya sosyal inceleme raporları, mahkeme açısından değerlendirici nitelikte olup, taraflar bu raporlara rapora itiraz dilekçesi sunarak karşı çıkabilir. Bu dilekçede, raporun hangi yönlerinin hatalı, eksik ya da taraflı olduğu somut şekilde belirtilmelidir. Özellikle İstanbul’daki davalarda, ebeveynler sıklıkla uzmanın yeterli görüşme yapmadığı, çocuğun beyanının dikkate alınmadığı veya değerlendirmenin yüzeysel kaldığı gibi gerekçelerle rapora itiraz dilekçesi verir. Mahkeme, bu dilekçeyi değerlendirerek yeni bir uzman görüşü alınmasına veya ek rapor düzenlenmesine karar verebilir. Bu itiraz süreci, çocuğun üstün yararını daha sağlıklı tespit edebilmek için önemli bir hukuki haktır.
Velayet davalarında taraflar, mevcut psikolojik veya sosyal inceleme raporunun eksik, hatalı ya da taraflı olduğunu düşünüyorsa, mahkemeye yeniden rapor alınması talebinde bulunabilir. Bu talepler, genellikle “rapora itiraz dilekçesi” ile birlikte sunulur ve somut gerekçelere dayanmalıdır.
Özellikle İstanbul’daki uygulamalarda, mahkemeler bu talepleri değerlendirirken çocuğun üstün yararını esas alır. Gerek görülmesi hâlinde, farklı bir uzman görevlendirilerek yeni bir değerlendirme yapılabilir ya da mevcut raporu destekleyici ek rapor istenebilir. Böylece mahkeme, daha sağlıklı ve tarafsız bir karar vermeyi amaçlar.
Velayet davalarında, taraflar mahkemeye bilirkişi raporu velayet sürecine katkı sağlamadığı veya eksik/hatalı olduğu gerekçesiyle yeni bir bilirkişi incelemesi talebinde bulunabilir. Özellikle çocuğun psikolojik durumu, ebeveynlerle ilişkisi ve yaşamsal ihtiyaçlarının doğru tespiti açısından, bilirkişi raporu velayet kararında etkili ve yönlendirici bir rol oynar.
Taraflardan biri, mevcut raporun yeterli uzmanlıkla hazırlanmadığını veya tarafsız olmadığını düşünüyorsa, mahkemeye gerekçeli bir taleple başvurarak yeni bir bilirkişi atanmasını isteyebilir. Mahkeme de çocuğun üstün yararını gözeterek bu talebi değerlendirir ve gerekli görürse farklı bir uzmandan yeniden rapor alınmasına karar verebilir.
2025 yılı itibarıyla velayet davalarında dijital rapor formatlarının kabulü, özellikle İstanbul gibi büyük yargı çevrelerinde yaygınlaşan bir uygulama haline gelmiştir. Psikolog, pedagog ve sosyal hizmet uzmanları tarafından hazırlanan raporlar artık çoğu zaman UYAP üzerinden dijital olarak sunulmakta ve mahkemeler bu raporları fiziki belge aramaksızın değerlendirmeye almaktadır.
Bu gelişme, sürecin hızlanmasına katkı sağlarken, taraflara da raporlara daha kolay erişim imkânı sunar. Ancak dijital raporun geçerli sayılabilmesi için, raporu hazırlayan uzmanın e-imzası bulunmalı ve rapor sistem üzerinde resmî olarak kayıtlı olmalıdır. Mahkemeler, imzasız ya da eksik yüklenmiş dijital raporları delil olarak kabul etmeyebilir. Bu nedenle dijitalleşme, hız ve kolaylık sağlasa da, usule uygunluk hâlâ büyük önem taşımaktadır.
Velayet davalarında, sunulan psikolojik ve sosyal inceleme raporlarının mahkeme kararlarına ışık tutmasına rağmen, uzman raporlarının bağlayıcılığı yoktur. Bu raporlar takdiri delil olarak değerlendirilir ve mahkeme, diğer deliller ve dosya kapsamı doğrultusunda farklı bir sonuca varabilir.
Mahkeme, raporların içeriğini uygun görmediğinde veya tarafların sunduğu ek kanıtlarla çelişen bilgiler ortaya çıktığında, uzman raporlarının bağlayıcılığı olmaksızın kendi takdirini kullanarak karar verebilir. Bu durum, çocuğun üstün yararına yönelik en sağlıklı hükmün verilmesini sağlar.
Velayet davalarında psikolojik ve sosyal raporların kullanımı önemli olsa da, uygulamada bazı sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bunların başında raporların tarafsızlık ve objektiflik konusunda şüpheler, uzmanların yeterli zaman ayıramaması ve raporların hazırlanma sürecindeki eksiklikler gelir.
Ayrıca, tarafların raporlara itiraz etmesi veya raporların mahkeme tarafından yeterince dikkate alınmaması gibi durumlar da sık görülür. İstanbul gibi büyük ve yoğun mahkemelerde, raporların zamanında hazırlanamaması veya usulüne uygun sunulmaması, sürecin uzamasına neden olabilir. Bu sorunlar, velayet davalarında çocuğun üstün yararının tam olarak korunmasını zorlaştırabilir.
Velayet davalarında hazırlanan psikolojik ve sosyal inceleme raporları, mahkemenin kararında büyük önem taşısa da, taraflar arasında tarafsızlık endişeleri sıkça gündeme gelir. Özellikle İstanbul gibi büyük ve karmaşık sosyal yapıya sahip şehirlerde, uzmanların rapor hazırlarken objektif kalıp kalmadıkları sorgulanmaktadır.
Bazı taraflar, uzmanların belirli bir ebeveyn lehine tutum sergilediğini veya raporun eksik ve önyargılı hazırlandığını iddia edebilir. Bu durum, rapora karşı rapora itiraz dilekçesi sunulmasına ve yeniden rapor alınması taleplerine yol açar. Tarafsızlık endişelerinin giderilmesi için mahkemeler, uzman seçiminde titizlik gösterir ve gerektiğinde farklı uzmanlardan ek raporlar talep eder. Böylece, çocuğun üstün yararı için adil ve dengeli bir değerlendirme sağlanmaya çalışılır.
Velayet davalarında psikolojik ve sosyal inceleme raporlarının doğru ve kapsamlı hazırlanması büyük önem taşır. Ancak uygulamada, raporların bazen eksik veya hatalı hazırlanması gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bu durum, çocuğun durumu hakkında yanlış değerlendirmelere ve hatalı mahkeme kararlarına yol açabilir.
Eksiklikler genellikle; çocuğun görüşünün yeterince alınmaması, ebeveynlerle yüzeysel görüşmeler yapılması veya çocuğun sosyal çevresinin tam incelenmemesi gibi nedenlerden kaynaklanır. Taraflar, bu tür eksiklikleri gerekçe göstererek mahkemeye rapora itiraz dilekçesi verebilir ve yeniden rapor alınmasını talep edebilir. Mahkeme, raporun hatalı olduğu kanaatine varırsa ek inceleme yaptırarak daha sağlıklı bir karar vermeye çalışır.