Yasal mirasçılık, miras bırakanın iradesinden bağımsız olarak, ölüm anında kendiliğinden doğan ve kanuni düzenlemelere dayanan bir mirasçılık türüdür. Türk Medeni Kanunu’nun 495 ila 501. maddeleri arasında düzenlenen bu kurum kapsamında, belirli kişiler kanun gereği miras hakkına sahip olur. Yasal mirasçılar; kan hısımları, sağ kalan eş, evlatlık ve devlet olmak üzere dört ana grupta sınıflandırılmaktadır.
Birinci derece yasal mirasçılar, miras bırakanın altsoyu olan çocuklarıdır ve tüm çocukların miras payı eşittir. Cinsiyet ayrımı yapılmaksızın kız ve erkek çocuklar aynı haklara sahiptir. Miras bırakanın çocuğu vefat etmişse, onun yerine kendi çocukları, yani miras bırakanın torunları geçer. Bu durumda torunlar, miras payını kendi aralarında eşit olarak paylaşırlar. Miras bırakanın vefatı anında hayatta olan eşi, yasal mirasçılar arasında yer alır. Eşin miras hakkı ise, birlikte mirasçı olduğu diğer zümrelere bağlı olarak değişiklik gösterir.
Yasal miras paylarının belirlenmesi, Medeni Kanun’da düzenlenen mirasçıların türü ve mirasçılar arasındaki yakınlık derecesine göre yapılır. Mirasçılar; eş, çocuklar, anne-baba gibi birinci dereceden yakınlar ve diğer yasal mirasçılar olarak sıralanır. Paylar, mirasçıların miras hakkındaki yasal sıralaması ve birlikte bulunma durumuna göre oranlanır. Böylece her mirasçı, kanunda belirtilen pay oranında hak sahibi olur.
Miras hukukunda, mirasın kimler arasında ve hangi oranlarda paylaşılacağını belirlemek için zümre sistemi kullanılır. Bu sisteme göre, daha yakın zümrede mirasçı varsa, üst zümreye miras geçmez. Birinci zümre, miras bırakanın altsoyu; ikinci zümre, anne-babası ve onların çocukları; üçüncü zümre ise büyük anne-baba ve onların altsoyudur (amca,hala,dayı,teyze). Zümreler arasında öncelik sonralık ilişkisi bulunur. Miras bırakanın eşi ise herhangi bir zümreye dahil edilmez, ancak her zümreyle birlikte mirasçı olabilir.
Miras, miras bırakanın mal varlığı ve borçları birlikte değerlendirilerek paylaştırılır. Öncelikle borçlar mirasın toplamından düşülür, ardından kalan değer mirasçılar arasında dağıtılır. Eş ve çocukların birlikte mirasçı olduğu durumlarda, genellikle ilk olarak eşin miras hakkı belirlenir. Eş, mirasın 1/4'ünü alırken, geriye kalan 3/4'lük kısım çocukların miras payı olarak aralarında eşit şekilde paylaştırılır. Ancak, miras bırakanla eşi arasında evlilikten kaynaklanan bir mal rejimi mevcutsa, öncelikle bu rejim tasfiye edildikten sonra miras paylaşımına geçilir.
Evlilik türüne göre miras oranları, eşler arasında uygulanan mal rejimine bağlı olarak değişir. Örneğin, edinilmiş mallara katılma rejiminde eş, mirasçılar arasında yasal payını alırken, evlilik süresince edinilen mallardan hak talep edebilir. Mal ayrılığı rejiminde ise her eş kendi malvarlığını korur, miras paylaşımı sadece yasal mirasçılar arasında yapılır. Paylaşımlar bu mal rejimine göre şekillenir ve miras oranları buna göre belirlenir.
Miras paylaşımında öncelikle eşin miras hakkı belirlenir; genellikle eş, mirasın dörtte birini alır. Geriye kalan miras ise çocuklar arasında eşit şekilde bölüştürülür. Böylece, eşin hakkı ayrıldıktan sonra kalan miktar çocuklar arasında pay edilir.
Aşağıda miras paylaşım örneklerini içeren tablolar mevcuttur.
-Miras Paylaşım Tablosu 1:
Toplam Miras (Tereke): 800.000 TL
Miras Bırakan: Evli, çocuğu yok. Anne ve baba hayatta. Kardeşler yok ya da mirastan pay alamıyor.
| Mirasçı | Pay Oranı | Miras Tutarı (TL) |
| Sağ kalan eş | 1/2 | 400.000 TL |
| Anne | 1/4 | 200.000 TL |
| Baba | 1/4 | 200.000 TL |
-Miras Paylaşım Tablosu 2:
Toplam Miras (Tereke): 1.000.000 TL
Miras Bırakan: Evli, 3 çocuğu var. Anne-baba hayatta değil.
| Mirasçı | Pay Oranı | Miras Tutarı (TL) |
| Sağ kalan eş | 1/4 | 250.000 TL |
| 1. çocuk | 1/4 (3/4 ÷ 3) | 250.000 TL |
| 2. çocuk | 1/4 | 250.000 TL |
| 3. çocuk | 1/4 | 250.000 TL |
Eş ve çocuklar mirasta yasal paylara sahiptir. Eş genellikle mirasın 1/4’ünü alırken, kalan 3/4 çocuklar arasında eşit bölüşülür. Mal rejimi, borçlar ve aile konutu gibi unsurlar paylaşımı etkileyebilir. Anlaşmazlık durumunda dava yoluna gidilebilir. Hak kaybı yaşamamak için hukuki destek önemlidir.
Evlilik birliği ölümle sona erdiğinde, hayatta kalan eş, yasal mirasçılar arasında yer alır. Ancak sağ kalan eşin hakları, diğer mirasçılarla olan yakınlık ilişkisine göre farklılık gösterir. Sağ kalan eş, kan hısmı olmadığından zümre mirasçısı sayılmaz fakat tüm zümrelerle birlikte mirasçı olabilir. Eşin alacağı miras payı, birlikte mirasçı olduğu zümreye göre belirlenir. Eğer eş, miras bırakanın çocukları ya da evlatlığıyla (birinci zümre) birlikte mirasçıysa, mirasın 1/4'ünü alır. Miras bırakanın anne-babası ve kardeşleriyle (ikinci zümre) birlikte mirasçı olması halinde payı 1/2'ye çıkar. Eş, miras bırakanın büyük anne-babası ya da onların altsoyu ile (üçüncü zümre) mirasçıysa, mirasın 3/4'ünü alır. Sayılan zümrelere ait mirasçılar yoksa, tüm miras sağ kalan eşin haklarından olur.
Reşit olmayan çocuklar, Türk Medeni Kanunu uyarınca reşit bireylerle aynı şekilde miras hakkına sahiptir. Miras bırakanın çocukları, yaş farkı gözetilmeksizin yasal mirasçıdır ve miras payları eşittir. Yani, 18 yaşından küçük çocuklar da büyük kardeşleriyle aynı oranda mirastan pay alır. Ancak, reşit olmadıkları için bu haklarını doğrudan kullanamazlar; mirasla ilgili işlemler, onların adına hareket eden yasal temsilcileri (genellikle anne veya baba) tarafından yürütülür. Reşit olmayan çocukların miras hakları, hukuken özel koruma altındadır ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması için mahkemeler çocuğun menfaatini esas alarak karar verir. Bu sayede çocukların miras payı güvence altına alınır ve gerektiğinde vasi atanarak süreç yargı denetiminde yürütülür.
Aile konutu, eşlerin evlilik süresi boyunca birlikte yaşadıkları, gündelik hayatlarını sürdürdükleri ve manevi değer taşıyan bir yaşam alanı olarak kabul edilir. Bu yer yalnızca barınma amacı taşıyan bir yapı değil, aynı zamanda aile düzeninin kurulduğu ve sürdürüldüğü özel bir mekândır. Türk Medeni Kanunu, eşlerden birinin ölümü halinde, hayatta kalan eşin bu konutta yaşamını sürdürebilmesini güvence altına almıştır. Kanun, sağ kalan eşin alışkın olduğu çevreden kopmaması ve aile hayatının devamlılığı amacıyla, ona aile konutu ve miras üzerinde bazı haklar tanımaktadır. Bu haklar arasında konutu kullanma (oturma) ve yararlanma (intifa) hakları bulunmakta, ayrıca gerekli şartlar oluştuğunda mülkiyetin devrini talep etme hakkı da verilebilmektedir.
Miras paylaşımında anlaşmazlık olursa, mirasçılar malları birlikte sahiplenmiş sayılır ve kimse tek başına tasarruf edemez. Anlaşma sağlanamazsa, mahkemeye başvurularak ortaklığın giderilmesi (izale-i şuyu) davası açılır. Mahkeme malları ya paylaştırır ya da satarak parasını mirasçılara böler. Gerekirse diğer miras davaları da açılabilir.
Mirasın birden fazla mirasçı tarafından paylaşılması gerektiğinde, taraflar anlaşamazsa miras taksim davası açılabilir. Bu dava, mirasın tamamı ya da bir kısmının paylaştırılması talebiyle miras bırakanın son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesine sunulan dilekçe ile açılır ve miras bırakanın hem mal varlığı hem de borçları dikkate alınır. Her mirasçı, paylaşım konusunda uzlaşma sağlanamaması durumunda miras taksim davası açma hakkına sahiptir.
Mirasın ortaklığın giderilmesi yoluyla satışı, mirasçılar arasında ortak mülkiyete konu olan malların mahkeme kararıyla ya bölünerek ya da satış yoluyla paylaştırılması sürecidir. Mirasçılar, birlikte sahip oldukları malları kendi aralarında paylaşamazlarsa, mahkemeye başvurarak bu malların ya fiziksel olarak bölünmesini ya da satılıp paranın paylaştırılmasını talep edebilirler.
Mirasın paylaşımı konusunda arabuluculuk yoluna gidilebilmesi için, tüm mirasçıların bu yöntemi benimsemesi ve arabulucu seçiminde uzlaşmaları gerekmektedir. Taraflardan birinin itirazı ya da farklı bir arabulucu önermesi halinde süreç ilerleyemez. Mirasçılar arasında çıkan anlaşmazlıkların dava açılmadan veya dava süreci devam ederken kendi aralarında çözüme kavuşturulması ise uzlaşma olarak adlandırılır. Bu, tarafların karşılıklı rızayla mirası paylaşmaları ve bunu hukuken geçerli şekilde gerçekleştirmeleri anlamına gelir.