Diğer Makaleler

Hakkımızda

Avukat Mehmet Genç

İstanbul Barosu'na kayıtlı olan Avukat Mehmet Genç, mezun olduğu tarihten bu yana avukatlık mesleğini aralıksız olarak sürdürmektedir. İstanbul Barosu bünyesinde kurduğu avukatlık bürosuyla Ceza Hukuku, Miras Hukuku, Gayrimenkul Hukuku, Bilişim Hukuku başta olmak üzere birçok hukuk alanında avukatlık faaliyeti göstermektedir.

Devamını Oku
İnanç, Düşünce ve Kanaat Özgürlüğünün Engellenmesi Suçu ve Cezası

İnanç, Düşünce ve Kanaat Özgürlüğünün Engellenmesi Suçunun Tanımı ve Unsurları

İnanç, düşünce ve kanaat özgürlüğü, demokratik toplum düzeninin temel taşlarından biri olup, bireylerin özgürce inanma, düşünme ve görüşlerini açıklama hakkını güvence altına alır. Ancak, bu özgürlüğün hukuka aykırı şekilde kısıtlanması veya engellenmesi, ceza hukuku kapsamında suç olarak kabul edilmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 115. maddesi, bu suçu düzenleyerek bireylerin düşünsel ve inanç temelli haklarını koruma altına almıştır. 

Suçun Tanımı ve Kapsamı

TCK’nın 115. maddesine göre, bir kişinin inanç, düşünce veya kanaat özgürlüğünü engellemek amacıyla cebir veya tehdit kullanılması suç teşkil eder. Bu madde kapsamında korunan temel haklar şunlardır:

1)Bir İnanca Sahip Olma veya Olmama Özgürlüğü

2)Bir Düşünceyi Açıklama veya Açıklamama Hakkı

3)Kanaatlerini Serbestçe Oluşturma ve İfade Etme Hakkı

Bu suç, yalnızca dinî inançları değil, herhangi bir düşünce veya kanaati de kapsamaktadır. Örneğin, bir kişinin belirli bir siyasi görüşü açıklamaya zorlanması ya da bir inanca sahip olduğu için baskıya maruz kalması bu suçun kapsamında değerlendirilebilir.

TCK 115’in ikinci fıkrasında, bir kimsenin ibadet yapmasının veya inançlarını yaşamasının engellenmesi de suç sayılmış ve cezai yaptırımlara tabi tutulmuştur.

Maddi ve Manevi Unsurlar

Bir suçun oluşabilmesi için maddi (fiilî) ve manevi (kasten işlenme) unsurların bulunması gerekmektedir.

Maddi Unsurlar;

-Suç, cebir (fiziksel zor kullanma) veya tehdit (psikolojik baskı) yoluyla işlenir. Bir kişinin ibadet etmesini zorla engellemek veya onu belirli bir inancı benimsemeye zorlamak fiilî bir müdahaledir.

-Suçun oluşabilmesi için mağdurun inanç, düşünce veya kanaat açıklama özgürlüğünün kısıtlanmış olması gerekir.

-Suçun tamamlanmış sayılması için fiilin etkili olması ve mağdurun inanç veya düşünce özgürlüğünü kullanamaması gerekir. 

Örneğin, bir kişinin belirli bir inancı terk etmeye zorlanması veya bir topluluğun ibadet yerinin zorla kapatılması bu suçun maddi unsurlarını oluşturur.

Manevi Unsurlar;

Bu suç kasten işlenebilir, yani failin bilinçli olarak mağdurun inanç ve düşünce özgürlüğünü engelleme amacı taşıması gerekir. Taksirle (dikkatsizlik veya ihmal sonucu) işlenmesi mümkün değildir. Fail, mağdurun belirli bir inancı benimsemesi veya bir düşünceyi açıklamaktan kaçınması için bilerek ve isteyerek baskı uygulamış olmalıdır.

Örneğin, bir işverenin çalışanına ibadet etmemesi yönünde baskı yapması veya bir grubun, farklı bir inanca sahip kişiyi tehdit ederek ibadet etmesini engellemesi, kasten işlenmiş suç kapsamına girer.

Fail ve Mağdur Kavramları

Fail: Bu suç herkes tarafından işlenebilir, yani genel suçlar kategorisine girer. Fail, belirli bir meslek grubuna veya toplumsal statüye sahip kişilerle sınırlı değildir. Ancak bazı durumlarda faillerin konumu cezanın artırılmasına sebep olabilir.

-Kamu görevlilerinin bu suçu işlemesi, suçun ağırlığını artırır ve cezai yaptırımlar daha ağır olur.

-İşverenlerin çalışanlarına karşı bu suçu işlemesi iş ve sosyal güvenlik hukuku açısından da yaptırımlar doğurabilir.

-Gruplar hâlinde işlenen fiillerde örgütlü suç kapsamında değerlendirme yapılabilir.

Mağdur: Bu suçun mağduru, inanç, düşünce veya kanaat özgürlüğü ihlal edilen herhangi bir birey olabilir. Suçun mağduru tek bir kişi olabileceği gibi, bir topluluk veya belirli bir inanç grubuna mensup kişiler de olabilir.

Örneğin; Bir kişinin zorla belirli bir inancı benimsemeye zorlanması mağduriyet oluşturur. Bir ibadet yerinin kapatılması veya bir grubun ibadet etmesinin engellenmesi, topluluk halinde mağduriyet doğurur.

Temel Şekil İçin Öngörülen Cezalar

TCK’nın 115. maddesine göre, bir kişinin inanç, düşünce veya kanaat özgürlüğünü cebir veya tehdit yoluyla engelleyen kişi, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bu temel şekil için öngörülen cezalandırma şu durumları kapsar:

1)Bir bireyin belirli bir inancı benimsemesi veya terk etmesi için zorlanması,

2)Bir kişinin düşüncesini açıklamaya veya açıklamamaya zorlanması,

3)Kişinin belirli bir ibadeti yapmasının ya da yapmamasının zorla engellenmesi.

Bu suçun basit şekli, bireyin düşünce ve inanç özgürlüğünü doğrudan tehdit eden ancak ağır sonuçlar doğurmayan eylemler için uygulanmaktadır.

Nitelikli Hâller ve Ağırlaştırıcı Sebepler

TCK 115’in ikinci ve üçüncü fıkralarında, suçun belirli koşullarda işlenmesi durumunda cezaların artırılacağı düzenlenmiştir. Suçun daha ağır cezalar gerektiren nitelikli hâlleri şunlardır:

1)Kamu Görevlisi Tarafından İşlenmesi: Eğer bu suç, kamu görevlisi tarafından görevinin sağladığı yetki kötüye kullanılarak işlenirse, ceza yarı oranında artırılır. Örneğin, Bir dinî topluluğun ibadet etmesini engellemek amacıyla kamu gücünün kötüye kullanılması,

2)Birden Fazla Kişiye Karşı İşlenmesi: Eğer suç bir grup insanın düşünce veya inanç özgürlüğünü engellemek amacıyla işlenmişse, ceza artırılır. Örneğin, bir topluluğun ibadet etmesinin yasaklanması veya bir grubun belirli bir düşünceyi benimsemeye zorlanması gibi durumlarda daha ağır cezalar uygulanır.

3)Şiddet Kullanılarak İşlenmesi Eğer fail, yalnızca tehdit değil fiziksel şiddet de uygulayarak mağduru inanç veya kanaat açıklamaya zorlamışsa, verilen ceza daha da artırılır. Örneğin, bir kişinin ibadet etmemesi için dövülmesi veya baskı altına alınması, ağırlaştırıcı bir neden olarak değerlendirilir.

4)Örgütlü Olarak İşlenmesi: Eğer suç bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmişse, ceza artırılarak uygulanır. Bu durumda, suç örgütlü suçlar kapsamında değerlendirilebilir ve failin ayrıca suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan da cezalandırılması mümkündür.

Suçun Özel Görünüş Biçimleri

Ceza hukukunda suçlar, işleniş biçimlerine göre farklı görünümler kazanabilir. İnanç, düşünce ve kanaat özgürlüğünün engellenmesi suçu da teşebbüs, iştirak ve içtima gibi farklı şekillerde işlenebilir.

1)Teşebbüs: Bu suç teşebbüse elverişlidir. Eğer fail, mağdurun inanç ve düşünce özgürlüğünü engellemek için girişimde bulunmuş ancak eylemini tamamlayamamışsa, teşebbüs hükümleri uygulanarak ceza belirlenir. Örneğin: Bir grubun, belirli bir inanca sahip insanları tehdit etmesi ancak mağdurların üzerinde yeterince etkili olamaması.

2)İştirak: Bu suç birden fazla kişi tarafından birlikte işlenebilir. Suça katılanların rolüne göre cezai sorumlulukları değişir:

-Azmettiren: Suçu işlemeye teşvik eden kişi de cezadan sorumludur. Örneğin, bir grubun belirli bir inanç topluluğunu hedef alması için yönlendirme yapan kişi azmettirici olarak cezalandırılır.

-Yardım eden: Suçun işlenmesini kolaylaştıran, failin tehdit veya baskı kurmasına yardımcı olan kişiler de yardımcı fail olarak cezalandırılır.

-Müşterek fail: Eğer birden fazla kişi suçu birlikte işliyorsa, hepsi müşterek fail olarak aynı ceza kapsamına girer.

3)İçtima (Suçların Birleşmesi): Bu suç, bazı durumlarda başka suçlarla birleşebilir ve fail daha ağır cezalara çarptırılabilir. Örneğin: Şiddet kullanılarak işlenmişse, faile hem TCK 115 hem de kasten yaralama suçu kapsamında ceza verilir.

Emsal Kararlar ve Değerlendirmeler

Yargıtay 4. Ceza Dairesi Kararı (E. 2005/10694 K. 2007/5603 T. 13.06.2007)

Bu kararda, sanıkların bir kamu görevlisini protesto etmek amacıyla slogan atıp yumurta fırlattıkları, ancak güvenlik güçlerinin müdahalesiyle eylemlerinin sonuçsuz kaldığı belirtilmiştir. Yargıtay, sanıkların birlikte hareket ettiklerini ve eylemlerinin ifade özgürlüğünün sınırlarını aştığını belirterek, inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme suçunun oluştuğuna hükmetmiştir.  

Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı (E. 2001/4-14 K. 2001/13 T. 06.02.2001)

Bu kararda, sanığın Allah’a ve Peygambere hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı belirtilmiştir. Yargıtay, sanığın eyleminin inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine karar vermiştir.  

Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar

1)İfade Özgürlüğü ile Sınırların Belirlenmesi

İnanç, düşünce ve kanaat özgürlüğünün engellenmesi suçu ile ifade özgürlüğü arasındaki sınırların belirlenmesi uygulamada zorluklara neden olmaktadır. Özellikle protesto eylemleri veya eleştirilerin suç kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusunda tereddütler yaşanabilmektedir. 

2)Cebir ve Tehdit Unsurlarının Tespiti

Suçun oluşabilmesi için cebir veya tehdit unsurlarının varlığı gerekmektedir. Ancak, hangi davranışların cebir veya tehdit olarak kabul edileceği konusunda uygulamada farklı yorumlar yapılabilmektedir. Özellikle psikolojik baskı veya manevi cebir gibi durumların değerlendirilmesi zorluk arz etmektedir.

Yargıtay’ın Suça Bakış Açısı

Yargıtay, inanç, düşünce ve kanaat özgürlüğünün engellenmesi suçuna ilişkin kararlarında, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini koruma yönünde hassas bir tutum sergilemektedir. Suçun oluşabilmesi için cebir veya tehdit unsurlarının varlığını aramakta ve eylemlerin ifade özgürlüğü sınırlarını aşıp aşmadığını titizlikle değerlendirmektedir. Ayrıca, kamu görevlilerinin bu suçu işlemesi durumunda, suçu daha ağır değerlendirme eğilimindedir.

Şimdi ara