Halk arasında tarihi eser kaçakçılığı olarak bilinen suçun kanundaki ismi, taşınır kültür varlıklarının ticareti ve kaçakçılığıdır. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda düzenlenmiştir. Son altı padişah dönemindeki sikkelerin tescilsiz yurt içinde alınması ve satılması tarihi eser kaçakçılığı suçunu oluşturmaz. Kültür ve tabiat varlıkları yasasında belirtilen ve koruma altına alınan eserler hukuka aykırı olarak yurt dışına çıkarılamayacağı gibi yurt içine de sokulamaz.
Kültür ve tabiat varlıklarını, kanunda ilgili makamlara bildirme yükümlülüğü vardır. Ve bu bildirim yükümlülüğüne aykırı hareket edilmesi halinde; neden bildirilemediğine dair mazeretin bile kabul edilmeyeceği belirtilmiş ve yaptırıma bağlanmıştır. Kültür ve tabiat varlıklarının satılması, satın alınması veyahut kabul edilmesi ilgili kanunda suç olarak düzenlenmiştir. Ticareti yasak olmayan kültür varlıklarının da izinsiz ticareti yapılamaz. Kültür varlıklarına ulaşmak için kazı, sondaj yapılması ve izinsiz olarak define araştırılması yine kanunda suç olarak belirtilmiştir. Bu suçlar kapsamında ele geçirilen taşınır ve kültür varlıkları müzeye teslim edilir. Tarihi eserler bir milletin, geçmiş değerlerinin ve kültürünün geleceğe aktarılmasında çok önemlidir. Tarihi eserlerin sahibi devlettir. Bu nedenle tarihi eserlere zarar verilmesi suçtur.
Ticareti yasak olan kültür varlıklarının, ticari amaçla satışa sunulması suç olarak düzenlenmiştir. Kültür ve tabiat varlıklarının satışa arz edilmesi, satılması, satın alınması, kabul edilmesi; 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmiştir. Kültür varlıklarının, kaçak kazılar sonucu; yasa dışı olarak serbest ticarete girmesi, kültür varlıklarının korunması açısından bir tehdit oluşturacağı için kanunda bu fiiller suç sayılarak engellenmeye çalışılmıştır. Kültür varlıklarını ilgili makamlara bildirimde bulunmamakta suç olarak düzenlenmiştir. Ancak kültür varlıklarına erişim sağlayan kişiler, bildirimde bulunmamakla birlikte bunları satışa sunması halinde; 2 ayrı fiilden dolayı ceza verilemeyeceği için bildirimde bulunmamaya ilişkin suçtan değil, sadece satışa sunulmasından ceza alınacaktır.
Kültür varlığının yasa dışı olarak piyasaya girmesi için herhangi bir fiilde bulunmamışsa kişi, kültür varlıklarının ticareti suçu değil, kültür varlığını bulundurma suçu oluşur.
Nitekim kültür varlıklarının korunmasındaki amaç, bir milletin geçmişindeki kültür ve gelenek izlerini taşıdığı için bu eserlerin gelecekti kuşaklara aktarılmasını ve bununla birlikte de eserin ait olduğu yerde kalmasını sağlamaktır. Kültür varlıkları, resmi makamlara haber verilmeden piyasaya sokulduğunda; söz konusu varlıkların incelemeleri yapılamayacağından ötürü günümüzdeki ve gelecekteki kuşakların bu varlıklardan haberi olamayacaktır. Bu nedenle bu fiillerin suç olarak düzenlenmesindeki en büyük hukuki değer olarak sayabiliriz.
Korunması gereken kültür varlıkları taşınır olabileceği gibi taşınmazda olabilir. Tabi ki suça konu olan eserin, bir kültür varlığı olup olmadığı konusunda, Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi bilirkişiye başvurulması gerekmektedir. Kültür ve tabiat varlıklarının ticareti suçunda mağdur toplumun bireyleridir. Çünkü henüz toplum bireylerinin bu varlıklardan haberi olmadığı için veyahut olması incelenmesi, görülmesi engellendiğinden ötürü suçun mağduru, toplumun bireyleridir. Kültür varlıklarının ticareti suçu oluşması için bu varlığa ilişkin bedel alınmasa bile eğer ticari bir amaç güdülüyorsa suç oluşur. Örneğin, bir kişi hediye olarak bir kültür varlığını, eşine hediye alması durumunda ticari bir amaç güdülmediğinden ötürü kültür varlığının ticareti değil, kültür varlığını bulundurma suçu işlemiş olacaktır.
Ticareti yasak olan kültür varlığının ticareti suçunun cezasının alt sınırı 2 yıl olduğu için şartların gerçekleşmesiyle birlikte hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ve hapis cezasının ertelenmesi söz konusu olabilecektir.
Bu maddenin fıkrasında ticareti serbest olan kültür varlıklarının ilgi makamlardan izin alınmadan satış yapılması suç olarak düzenlenmiştir. Ticaret izni olan kültür varlığının sahibinin “Tescile Tabi Taşınır Kültür ve Tabiat Varlığı Belgesi” alarak Kültür ve turizm Bakanlığından gerekli izinler alınmak suretiyle ticareti yapılabilir. Ticareti yasak olmayan kültür varlıklarında ticaretin yasaklanmaması; toplumun, piyasanın talebini karşılarken, bu kültür varlıklarını talep eden kişilerinde sahte varlıklar alarak aldatılmalarının önüne geçmek için satışı izne tabi tutulmaktadır.
Ticareti yasak olmayan kültür varlıkları kanunun ilgili maddelerinde yola çıkılarak bulunabilir. Etnografik mahiyetteki kültür varlıklarının yurt içinde alımı, satımı ve devri serbest olarak belirlenmiştir. Devlet müzelerine alınması gerekli görülmeyen aynı zamanda tasnif ve tescil dışı bırakılan taşınır kültür varlıkları, Kültür ve Turizm Bakanlığı izinle birlikte ruhsatname alınarak ticareti yapılabilir.
Ticareti yasak olmayan kültür varlıklarının izinsiz ticaretinin yapılması suçunun cezası 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası olarak düzenlenmiştir. Fark edildiği üzere, ticareti yasak olan kültür varlıklarının ticaretinin yapılması suçuna göre, yaptırımı daha hafif olarak belirlenmiştir. Çünkü ticareti yasak olan bir kültür varlığının ticareti yapıldığında, toplumdaki menfaat zedelenmesi; ticareti yasak olmayan kültür varlığının izinsiz ticareti yapıldığından daha fazla olacaktır. Nitekim ticareti yasak olmayan kültür varlığının ticareti suçunda, kültür varlıkları kontrol ve denetim amaçlı izine tabi tutularak hukuka aykırılıkların önüne geçmektir.
Kültür varlıklarının ait oldukları yerde kaldığında, korunmalarının daha iyi sağlanacağından ötürü kültür varlığı kaçakçılığı suçu birçok ülkede olduğu gibi Türk hukukunda da düzenlenerek yaptırıma bağlanmıştır. Bu suçun cezası 5 yıldan 12 yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıdır. Bu suçta korunmak istenen hukuki değer şudur: kültür varlığının sadece estetik, bir bütünlük olarak korunmasından daha da önemlisi tarihi ve arkeolojik açıdan korunmasıdır. Türkiye’deki Zeugma Müzesi’nin mozaik parçaları çalınmıştır. Ve çalınan parçaların yerine yeni parçalar tasarlanmıştır. Çalınan parçaların yerine yenilerinin eklenmesi, ziyaretçiler açısından farkındalık oluşturmak için yapılmıştır.
Bir kültür varlığının bulunduğu yerden alınarak yurt dışına çıkarıldığı zaman hem kültür varlığının vücut bulduğu yerden ayrılmasına hem de oradaki bireylerin ve aynı zamanda toplumun bütün bireylerinin menfaatlerinin zedelenmesine yol açmaktadır.
Bu suçun oluşabilmesi için kültür varlığı; taşınır bir eşya olmalıdır ve korunması gereken bir kültür varlığı olması gerekir. Yargıtay, suça konu olan taşınır kültür varlığının korunmasının gerekip gerekmediği hususunda, bilirkişi raporuna ihtiyaç olduğunu kararlarında belirtir.