Diğer Makaleler

Hakkımızda

Avukat Mehmet Genç

İstanbul Barosu'na kayıtlı olan Avukat Mehmet Genç, mezun olduğu tarihten bu yana avukatlık mesleğini aralıksız olarak sürdürmektedir. İstanbul Barosu bünyesinde kurduğu avukatlık bürosuyla Ceza Hukuku, Miras Hukuku, Gayrimenkul Hukuku, Bilişim Hukuku başta olmak üzere birçok hukuk alanında avukatlık faaliyeti göstermektedir.

Devamını Oku
Aldatma Fiiline Ortak Olan Üçüncü Kişinin Hukuki Sorumluluğu

Aldatma Fiiline Ortak Olan Üçüncü Kişinin Hukuki Sorumluluğu

Evlilik kurumu, sadakat, güven ve karşılıklı sorumluluk ilkeleri üzerine inşa edilmiştir. Ancak aldatma, bu temel ilkeleri ihlal eden ve hem evlilik birliğini hem de tarafların psikolojik ve hukuki durumlarını etkileyen ciddi bir olgudur. Hukuki açıdan değerlendirildiğinde, aldatma fiiline ortak olan üçüncü kişinin de belirli sorumlulukları gündeme gelebilir. Bu çerçevede, hukuki dayanaklar ve sadakat yükümlülüğü, Türk Medeni Kanunu’nda evlilikte sadakat ilkesi, evlilik sözleşmesinde ortaya konan yükümlülükler ve Yargıtay kararları gibi unsurlar, bu sorumluluğun sınırlarını belirlemektedir.

Hukuki Dayanaklar ve Sadakat Yükümlülüğü

Eşlerin birbirlerine karşı sadakat yükümlülüğü, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) temel ilkelerinden biridir. TMK’nın 185. maddesinde, evlilik birliğinin temel sorumlulukları arasında sadakatin de bulunduğu açıkça belirtilmiştir. Aldatma, sadece eşler arasında bir mesele gibi görünse de üçüncü bir kişinin bilinçli ve kasıtlı olarak bu fiile dahil olması halinde hukuki sorumluluk doğabilir.

Bu bağlamda, üçüncü kişinin sorumluluğu şu temel ilkeler çerçevesinde değerlendirilebilir:

-Üçüncü kişinin, evli olduğunu bildiği bir kişiyle bilinçli olarak ilişkiye girmesi, zarar doğurabilecek bir fiil olarak kabul edilebilir.

-Hukuka aykırılık ve kusur ilkesi gereğince, üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen eylem, zarar gören eş açısından maddi ve manevi zarar doğuruyorsa, tazminat talebi gündeme gelebilir.

-Ahlaka aykırı fiil olarak değerlendirilen bu tür davranışlar, haksız fiil (Türk Borçlar Kanunu md. 49) kapsamında tazminat sorumluluğuna yol açabilir.

Türk Medeni Kanunu ve Evlilikte Sadakat İlkesi

Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesi, eşlerin birbirlerine karşı sadakatle yükümlü olduğunu açıkça belirtir. Bu ilke, yalnızca evlilik birliğinin iç işleyişine değil, aynı zamanda üçüncü kişilerin de dikkate alması gereken bir toplumsal kurala işaret eder.

TMK’nın 174. maddesi, aldatma nedeniyle boşanma davalarında maddi ve manevi tazminat talep edilebileceğini hükme bağlamıştır. Ancak bu tazminat talepleri, yalnızca sadakat yükümlülüğünü ihlal eden eşe yöneltilmek zorunda değildir; aldatma fiiline ortak olan üçüncü kişiye karşı da dava açılabilir.

Yargıtay kararları da göstermektedir ki, evli olduğunu bile bile bir kişiyle ilişkiye giren üçüncü şahıs, aldatılan eşe karşı manevi tazminat ödemekle yükümlü tutulabilir. Ancak, bu tür davalarda haksız fiilin varlığı, kusur ve zarar unsurlarının ispat edilmesi gerekmektedir.

Evlilik Sözleşmesinde Ortaya Konan Yükümlülükler

Evlilik sözleşmeleri, tarafların evlilik sürecindeki hak ve yükümlülüklerini belirleyen özel hukuki düzenlemelerdir. Bu sözleşmelerde, sadakat yükümlülüğüne ilişkin ek yaptırımlar öngörülebilir.

Bazı çiftler, evlilik sözleşmelerine sadakatsizlik halinde tazminat veya mal paylaşımına ilişkin özel hükümler ekleyebilir. Örneğin:

- Aldatma halinde eşlerden birinin diğerine belirli bir maddi tazminat ödeyeceği düzenlenebilir.

-Üçüncü bir kişiyle aldatma durumunda, o kişi hakkında hukuki yollara başvurulacağına dair özel bir madde eklenebilir.

-Boşanma halinde mal paylaşımında aldatan eşin daha az hak sahibi olacağına dair özel şartlar konulabilir.

Ancak, evlilik sözleşmesi üçüncü kişileri doğrudan bağlamaz. Fakat, sözleşmedeki hükümler çerçevesinde eşin üçüncü kişiye karşı dava açmasına zemin hazırlayabilir.

Yargıtay Kararları ve İçtihadın Rolü

Geçmişte Yargıtay, evli bir kişiyle bilerek ilişkiye giren üçüncü kişiyi, aldatılan eşin kişilik haklarına zarar verdiği gerekçesiyle haksız fiil sorumlusu olarak kabul etmiştir. Bu doğrultuda, aldatılan eşin üçüncü kişiye karşı manevi tazminat talep edebileceği yönünde kararlar verilmiştir.

Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.03.2010 tarihli kararında (E. 2010/4-129, K. 2010/173), üçüncü kişinin evli olduğunu bilerek ilişkiye girmesi durumunda, aldatılan eşe karşı haksız fiil sorumluluğu doğabileceği belirtilmiştir. Bu karar, uzun yıllar boyunca üçüncü kişiye karşı açılan manevi tazminat davalarında emsal olarak kullanılmıştır.

Yargıtay’ın bu konudaki yaklaşımı, 06.07.2018 tarihli İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 2017/5 E., 2018/7 K. sayılı kararıyla değişmiştir. Bu kararda, üçüncü kişinin aldatma fiiline katılmasının, haksız fiil sorumluluğu kapsamında değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir.

Kararın gerekçesinde şu hususlara vurgu yapılmıştır:

1) Evlilik birliğinden doğan sadakat yükümlülüğü sadece eşler arasında geçerlidir. Üçüncü kişiler, bu yükümlülüğün ihlalinden doğrudan sorumlu tutulamaz.

2) Aldatma fiili, yalnızca evli olan taraf açısından hukuki bir yükümlülük ihlali teşkil eder. Üçüncü kişi, sadece diğer eşin ahlaki ve manevi değerlerini ihlal etmiş olabilir; ancak bu, doğrudan tazminat sorumluluğu doğurmaz.

3) Hukukun temel ilkelerinden biri, hukuki sorumluluğun açık ve net şekilde tanımlanmasıdır. Üçüncü kişiye karşı açılacak manevi tazminat davasının kabul edilmesi, hukuki belirsizlik yaratacaktır.

Bu karar ile birlikte Yargıtay, üçüncü kişiye karşı manevi tazminat davası açılamayacağını net bir şekilde ortaya koymuş ve içtihat birliği sağlamıştır.

Üçüncü Kişinin Sorumluluk Alanı ve Tazminat Şartları

Aldatma olaylarında genellikle sadakat yükümlülüğünü ihlal eden eşin hukuki sorumluluğu gündeme gelse de bu fiile kasıtlı ve bilinçli şekilde ortak olan üçüncü kişi de sorumlu tutulabilir. Türk hukukunda, üçüncü kişinin sorumluluğu, haksız fiil kuralları çerçevesinde değerlendirilir ve bu doğrultuda tazminat talepleri söz konusu olabilir. Özellikle, haksız fiil kavramı ve uygulama esasları, manevi tazminatın belirlenme ölçütleri ve üçüncü kişinin fiilinin hukuki etkileri gibi konular, bu sorumluluğun sınırlarını belirlemektedir.

Haksız Fiil Kavramı ve Uygulama Esasları

Haksız fiil, hukuka aykırı ve kusurlu bir eylem sonucu başkasına zarar verilmesi durumudur ve Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 49. maddesi kapsamında düzenlenmiştir. Üçüncü bir kişi, evli olduğunu bildiği halde bilinçli olarak evli bireyle ilişkiye girerse ve bu durum evlilik birliğine zarar verirse, haksız fiil sorumluluğu doğabilir.

Haksız fiil sorumluluğunun oluşması için dört temel unsurun bulunması gerekir:

1)Hukuka aykırılık: Evli bir kişiyle ilişkiye girerek evlilik birliğine zarar vermek, hukuka aykırı bir eylem olarak değerlendirilebilir.

2)Kusur: Üçüncü kişinin, evli bireyin durumunu bildiği ve bilinçli olarak bu fiili gerçekleştirdiği ispat edilmelidir.

3)Zarar: Aldatılan eşin, psikolojik veya sosyal olarak zarar gördüğünü kanıtlaması gerekir.

4)Nedensellik bağı: Üçüncü kişinin fiili ile doğan zarar arasında bir bağlantı olmalıdır.

Manevi Tazminatın Belirlenmesinde Ölçütler

Manevi tazminat, bir kişinin yaşadığı psikolojik ve duygusal zararın giderilmesi amacıyla ödenen bir bedeldir. Ancak bu tazminatın belirlenmesi keyfi değildir; hukuki çerçevede belirli ölçütlere göre değerlendirilir.

Yargıtay’ın içtihatlarına göre, üçüncü kişiye karşı açılacak manevi tazminat davalarında şu ölçütler dikkate alınmaktadır:

1)Zararın ağırlığı: Aldatma olayının etkisi, aldatılan eşin psikolojik durumu ve olayın evlilik birliği üzerindeki yıkıcı etkisi incelenir.

2)Üçüncü kişinin kast derecesi: Üçüncü kişi, evli olduğunu biliyor ve kasıtlı şekilde ilişkiyi sürdürüyorsa, sorumluluğu artabilir.

3)Evlilik süresi ve tarafların durumu: Uzun süren ve toplumda bilinirliği olan evliliklerde, üçüncü kişinin etkisi daha ağır değerlendirilebilir.

4)Toplumsal ve ahlaki değerler: Mahkemeler, toplumda ahlaka aykırı fiillerin caydırıcı olması adına manevi tazminata hükmedebilir.

5)Tarafların ekonomik durumu: Tazminat miktarı belirlenirken, tarafların ekonomik gücü de dikkate alınır.

Üçüncü Kişinin Fiilinin Hukuki Etkileri

Üçüncü kişinin aldatma fiiline dahil olması, hem aile hukuku hem de borçlar hukuku açısından çeşitli sonuçlar doğurabilir.

-Aldatılan eş, boşanma davasında üçüncü kişinin etkisini kanıtlayarak maddi ve manevi tazminat talep edebilir.

-Üçüncü kişiye karşı açılan tazminat davaları, Yargıtay içtihatlarına göre kabul edilebilir nitelikte olup, belirli şartların sağlanması durumunda olumlu sonuçlanabilir.

-Toplumda ahlaka aykırı fiillere karşı caydırıcı bir hukuk uygulaması oluşması adına, üçüncü kişiye karşı manevi tazminat davalarının artması mümkündür.

Pratik Uygulamalar ve Dava Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Aldatma fiiline ortak olan üçüncü kişiye karşı açılacak davalar, haksız fiil sorumluluğu kapsamında değerlendirildiği için belirli hukuki süreçlerin takip edilmesini gerektirir. Bu süreçte başvuru ve savunma yolları, mahkeme kararlarından çıkarılacak dersler ve tazminat taleplerinde dikkat edilmesi gereken noktalar, davanın seyrini doğrudan etkileyebilir.

Başvuru ve Savunma Süreçlerinde İzlenecek Yollar

Üçüncü kişiye karşı açılacak bir tazminat davasında izlenmesi gereken temel adımlar şunlardır:

1) Hukuki Dayanağın Belirlenmesi: Dava, Türk Borçlar Kanunu (TBK) 49. maddesi kapsamında haksız fiil sorumluluğuna dayandırılmalıdır. Aldatma fiiline ortak olan üçüncü kişinin hukuka aykırı bir eylemde bulunduğu ve aldatılan eşin bu fiilden dolayı zarar gördüğü ispat edilmelidir.

2)Delillerin Toplanması: Haksız fiilin ve üçüncü kişinin kasıtlı eylemlerinin ispatlanabilmesi için güçlü deliller gereklidir.Mesajlaşmalar ve e-postalar, fotoğraf veya video kayıtları ve tanık beyanları gibi.

Mahkeme sürecinde delillerin hukuka uygun şekilde elde edilmesi çok önemlidir. Hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller mahkemede dikkate alınmaz ve dava sürecini olumsuz etkileyebilir.

3)Hukuki Sürecin Başlatılması: Aldatılan eş, aile mahkemelerinde boşanma davası açarak eşine karşı maddi ve manevi tazminat talep edebilir. Ancak, üçüncü kişiye karşı açılacak tazminat davası asliye hukuk mahkemesinde görülmektedir. Dava dilekçesinde: Üçüncü kişinin kasıtlı hareket ettiği açıklanmalı, haksız fiilin evlilik birliğine verdiği zarar ortaya konulmalı, maddi ve manevi tazminat talepleri net bir şekilde ifade edilmelidir.

Mahkeme Kararlarından Çıkarılan Dersler

Türk yargı sistemi, üçüncü kişinin aldatma fiiline dahil olmasıyla ilgili farklı içtihatlar geliştirmiştir. Yargıtay’ın son yıllarda verdiği bazı kararlar, üçüncü kişinin tazminat sorumluluğunu kabul eden yönde olmuştur.

1)Üçüncü Kişinin Sorumluluğu ve Yargıtay’ın Tutumu

-Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, evli bir kişiyle ilişki yaşayan üçüncü şahsın, kasten ve bilinçli olarak bu fiili gerçekleştirdiğinin ispatlanması halinde manevi tazminat ödemesi gerektiğine hükmetmiştir.

-Bazı kararlarında, üçüncü kişinin fiilinin evlilik birliğine açıkça zarar verdiğini ve ahlaki değerlere aykırı olduğunu kabul etmiştir.

-Ancak, Yargıtay’ın bazı içtihatlarında, sadakat yükümlülüğünün yalnızca eşleri bağladığı ve üçüncü kişinin doğrudan sorumlu tutulamayacağı yönünde kararlar da bulunmaktadır.

2)Somut Olayların Önemi

Mahkemeler, her olayı kendi dinamiklerine göre değerlendirir. Dava açmadan önce, Yargıtay kararlarının ışığında somut olayın güçlü yanlarının analiz edilmesi gerekir. Örneğin: Üçüncü kişi, evliliği bitiren temel faktör olmuş mu? Aldatma olayının ortaya çıkması, evlilik içinde nasıl bir etki yaratmış? Toplumda ve çevrede aldatılan eşin itibarı zarar görmüş mü?

Bu tür soruların yanıtları, tazminat taleplerinin mahkeme tarafından nasıl değerlendirileceğini belirlemede kritik rol oynar.

Tazminat Taleplerinde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Tazminat taleplerinin gerçekçi, hukuki temele dayalı ve ispatlanabilir olması gerekir. Fahiş miktarda tazminat talep edilmesi, mahkemede olumsuz algı yaratabilir.

1) Manevi Tazminat Miktarının Belirlenmesi: Tazminat miktarı, olayın ağırlığı, toplum içindeki etkisi ve mağduriyetin derecesine göre belirlenir.

2) Maddi Tazminat Taleplerinde Kanıt Zorunluluğu: Eğer üçüncü kişinin fiili, ekonomik bir zarara yol açmışsa, bu zarar ispatlanarak maddi tazminat da talep edilebilir. Örneğin; Aldatma nedeniyle psikolojik destek alınmışsa, terapi masrafları talep edilebilir.Boşanma sonucu ekonomik kayıp yaşanmışsa, maddi tazminat talep edilebilir.

3) Davanın Uzun Süreç Gerektirdiğinin Bilinmesi: Bu tür davalar ispat yükü ağır olduğu için uzun sürebilir. Dava açmadan önce güçlü delillere sahip olmak, sürecin başarılı olmasını sağlar.

4) Uzlaşma ve Alternatif Çözümler: Bazı durumlarda, mahkeme sürecine girmeden uzlaşma sağlanabilir. Avukat aracılığıyla üçüncü kişiyle görüşülerek manevi tazminat için anlaşma yapılması, sürecin daha hızlı ve etkili şekilde sonuçlanmasını sağlayabilir.

 

Şimdi ara