Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak hareket edilmesi sonucu öngörülebilecek bir neticenin öngörülememesidir. Yani kişi daha dikkatli veyahut tedbirli olsaydı oluşacak hatayı fark edebilirdi ancak dikkatsizliği sonucu fark etmemiş olmasıdır. Örneğin bir hemşirenin, bebeğe kızamık aşısı vurması gerekirken, vücuda enjeksiyonu farklı başka bir aşı yapması sonucunda bebeğin kolunda iltihap oluşması.
Kasten yaralamada, kişinin yaralama eylemini bilerek ve isteyerek yapmasıdır.Taksirle yaralama suçunda ise kişi, neticeyi istememekle birlikte dikkatsiz ve özensiz davranması sonucu buna yol açmıştır.
Taksirle Yaralama Suçunun Oluşabilmesi İçin:
● Taksirle işlenebilen bir fiil olması gerekir. Hangi suçların taksirle işlenebileceği kanunda açıkça düzenlenmiştir. Yaralama suçunun taksirli hali düzenlenmiştir.
● Kişi bu suçu kendi özgür iradesiyle işlemiş olmalıdır. Ancak yaptığı bu hareket sonucunda meydana gelecek neticeyi istememektedir. Yani kimseye zarar verme amacı yoktur.
● Failin bulunduğu eylem ile ortaya çıkan sonuç bağlantılı olmalıdır. Eğer yapılan eylem ile meydana gelen sonuç arasındaki bağlantı kesilmiş veyahut başkası tarafından hareketi kesilmiş ve o başkası suçun oluşmasına sebebiyet verdiyse kişiye artık ceza verilemez. Örneğin, yol kenarında olan bir inşaat çalışma alanı düşünelim. İnşaat alanında tabela, ikaz bandı vs. hiçbir şey yoktur. Ve bir inşaat çalışanına, inşaat de çalıştığı sırada yoldan çıkan bir arabanın, bu çalışana çarpması sonucunda inşaat sahiplerini güvenlik önlemleri almadığı dolayısıyla bu ölümden sorumlu tutamayız. Çünkü ikaz bandı, tabela trafikte yoldan çıkan araçların kaza yapmasını engellemez, bu bir iş kazası değil; trafik kazasıdır. Bu nedenle inşaat sahiplerinin, güvenlik önlemlerini almamalarındaki kusurları ile ölüm olayı arasında uygun illiyet bağı yoktur.
● Ortaya çıkan netice öngörülebilir olmalıdır. Kişinin, daha dikkatli ve özenli olsaydı neticeyi öngörebilecekken; dikkatsizliği, tedbirsizliği sonucunda suçun kanuni tanımında ortaya çıkan neticeyi, öngörememiş olması ve suçu işlemesidir.
Bir kişinin dikkat ve özensizliği nedeniyle istememesine rağmen bir başkasının vücuduna acı vermesi, sağlığını bozması ya da algılama yeteneğinin bozulmasına sebep olursa 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası ile cezalandırılır. Bu ilk fıkra hükmünde düzenlenen suç tipi, basit taksirli yaralama olarak geçer. Basit taksirli yaralama suçunda (89/1 fıkrası için), kişiye ya hapis cezası ya da adli para cezası verilecektir. Hapis cezası verilmişse artık hapis cezası, adli para cezasına çevrilemez. Ancak verilen hapis cezasının ertelenmesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması ise mümkün değildir. (TCK 89/1)
Taksirle yaralamanın neticesinde daha ağır sonuçlar çıkması halinde ceza yarı oranında artırılır. Bu haller kanunda sayılmıştır: (TCK 89/2)
● Kişinin duyu ve organlarından birinin işlevini sürekli olarak zayıflaması,
● Kişinin vücudunda kemik kırılması,
● Konuşmasında sürekli olarak bir zorluk oluşması,
● Yüzünde sürekli kalacak şekilde bir iz kalması,
● Yaşamının tehlikeye sokulması,
● Hamile bir kadının bebeğinin erken doğmasına sebebiyet vermesi,
Durumlarında kişinin, dikkatsizliği ve tedbirsizliği sonucu istemeden de olsa bu neticelere sebep olmuş ise ceza yarı oranında artırılır.
Kişinin taksirli hareketi neticesinde yukarıda sayılanlardan daha ağır neticelere sebep olması halinde bu sefer cezanın bir kat artırılarak verileceği düzenlenmiştir. (TCK 89/3)
● Kişinin taksirli hareketi sonucunda bir başkasının, iyileşme olanağı olmayan bir hastalık veyahut bitkisel hayata girmesine,
● Duyu veya organlarından birinin işlevini tamamen yitirilmesine,
● Konuşma yeteneğinin kaybolmasına veyahut çocuk yapma yeteneklerini yitirmesine,
● Yüzünde kalıcı olarak değişikliğe,
● Hamile bir kadının bebeğini düşürmesine,
Sebep olması halinde, daha ağır ve mağdurun hayatında daha kalıcı neticelere sebep olduğu için cezanın daha ağır yaptırımlı hali kanun koyucu tarafından düzenlenmiştir.
Eğer kişi taksirli hareketi sonucunda birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuşsa 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verileceği düzenlenmiştir. (TCK 89/4)
Taksirle yaralama suçu şikayete tabi bir suçtur. Şikayet süresi, fiilin ve failin öğrenildiği andan itibaren 6 aydır. Ancak taksirle yaralama suçu bilinçli taksirle işlenmişse şikayet aranmaksızın resen soruşturma ve kovuşturma yapılır. Basit taksirle yaralama olarak adlandırılan 89/1 açısından bir istisna vardır: bu fıkra bilinçli taksirle işlense dahi ortaya çıkan neticenin, kişiye verdiği zararın daha az olması sebebiyle, suç şikayete bağlıdır. Taksirle yaralama suçunun somut olaya bağlı olarak şikayete tabi olması durumunda şikayet olmazsa dava açılamaz. Ancak şikayet şartı atlanarak dava açılmışsa mağdur açıkça şikayetinden vazgeçmediği sürece dava devam eder. Eğer şikayetinden vazgeçerse ve karşı tarafta kabul ederse o halde dava düşer. Şikayetin olmadığı, soruşturma aşamasında anlaşılırsa kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
Taksir, bir kişinin dikkatsizliği, tedbirsizliği veyahut acemiliği nedeniyle bir suça sebep olmasıdır. Ve kişi bu suçu istememektedir. Eğer kişi daha dikkatli ve tedbirli olsaydı suçu işlemeyecekti. Taksirle kastın farkını buradan anlayabiliriz. Kastta kişinin bilerek ve isteyerek fiilini gerçekleştirmesi vardır. Örneğin, bir kişinin alkollü olarak trafikte bilerek ve isteyerek birini yaralamak isterse burada taksirden değil kasttan bahsedilir. Ancak bir kişinin, bir anlık dikkat dağınıklığı ile trafikte kazaya sebep olarak birini yaralaması neticesinde kişi, kimseyi yaralama zarar verme iradesi yoktur. Sadece dikkatsizliği ve özensizliği yüzünden istemediği bir neticeye sebep olduğu için taksirle yaralama söz konusudur. Ya da bir diş doktorunun, hastasına gerekli dikkat ve özeni göstermediği için çürük dişleri yerine sağlam dişlerini çekmesi.
Bilinçli taksir ise kişinin, neticeyi yani suçun oluşacağını öngörmesine rağmen şansına, tecrübesine, becerisine ve kendisine güvenerek o eylemi gerçekleştirmesi. Burada da kişi neticeyi yani suç işlemeyi istememektedir. Basit taksirde, kişi dikkatsizliği ve özensizliği sonucu neticeyi görememesi durumu vardı. Bilinçli taksirde ise kişi, suçun kanuni tanımındaki neticenin oluşacağını öngörmesine rağmen, kendine güvenerek oluşmayacağını düşünür. Taksirle yaralamanın, bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikayet aranmaz. Bilinçli taksire örnek olarak, sollama yasağı olan bir yolda kişinin, araba kullanma yeteneklerine ve kendine güvenerek bir şey olmayacağını sollama yapması sonucu karşı şeridi ihlal ederek kazaya sebep olması.
Taksirle yaralama suçunda dava zamanaşımı süresi 8 yıl olmakla birlikte bazı koşulların varlığıyla birlikte bu süre 12 yıla kadar çıkabilir. Aynı zamanda taksirle yaralama suçu uzlaşma kapsamındaki suçlardandır. Yani önce uzlaştırma prosedürü uygulanır. Uzlaşma talebi reddedilir veyahut sonuç alınamazsa soruşturmaya veya yargılamaya devam edilir.
Taksirle yaralanan kişiler, maddi manevi tazminat davası açma hakları vardır. Örneğin doktor hatasından kaynaklanmış bir yaralama olayı olabilir veyahut dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu alınmayan güvenlik önlemleri neticesinde, iş kazası oluşmuşsa iş sahibine yine maddi manevi tazminat davası açılabilir.
Bir kişi taksirli hareketi neticesinde, bir başkasının yaralanmasına sebep olur ve daha sonra bu yaralanma sonucunda kişi ölürse; taksirle yaralama suçu değil, taksirle öldürme suçu işlenmiş olur.
Taksirle yaralama suçu, bir kişinin dikkatsizliği veya tedbirsizliği sonucu başka bir kişiyi yaralaması durumunda işlenen suçtur. Bu suç, kişinin kasıt veya kasten yaralama amacı taşımadığı, ancak dikkatsizliği veya tedbirsizliği nedeniyle bir başkasının yaralanmasına sebep olduğu durumlarda işlenir.
Bir kişinin dikkat ve özensizliği nedeniyle istememesine rağmen bir başkasının vücuduna acı vermesi, sağlığını bozması ya da algılama yeteneğinin bozulmasına sebep olursa 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası ile cezalandırılır.
Taksirle yaralama suçu davalarında zamanaşımı süresi 8 yıldır.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2014/7843
Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın, idaresindeki yolcu minibüsüne binen katılanın yerine oturmasını beklemeden hareket etmesi nedeni ile geriye doğru savrulan katılanın açık olan kapıdan düşmesi sonucu yaralandığı olayda, bilinçli taksirin koşullarının oluştuğunun kabulünde isabetsizlik bulunmamakta ise de; 5271 sayılı CMK’nın 226/2. maddesi uyarınca iddianamede yer almayan TCK’nın 22/3. maddesinin uygulanabilmesi için sanığa ek savunma hakkı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2014/7843).
Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2014/7629
Sanığın, olay gecesi saat 00.43 sırası, meskun mahal dışı, refüjle bölünmüş yolda, yarım saat sonraki ölçüme göre 18 promil alkollü olarak yönetimindeki otoyla seyir halindeyken, alkolün de etkisiyle direksiyon hakimiyetini kaybederek orta refüjdeki direğe çarpıp takla atarak, karşı yol bölümüne geçmesi sonucu, araçta yolcu olarak bulunan ve kendisinden şikayetçi olmayan arkadaşı mağdur Okan Yendi’nin orta (2.) derecede klavikula kemik kırığı ile yaralanmasına neden olduğu olayda, mağdurun yaralanmasının TCK’nın 89. maddesinin 2-b fıkra 2-b fıkra ve bendi kapsamında kalması ve olayda bilinçli taksirin uygulanma koşullarının oluşması nedeniyle aynı maddenin 5. fıkrası uyarınca sanığın taksirle yaralama eyleminin takibinin şikayete bağlı olmaması karşısında, iddianamedeki anlatım ve mağdurun şikayetçi olmaması nedeniyle verilmiş bir takipsizlik kararı bulunmadığı da dikkate alınarak, sanık hakkında uygulanması ihtimaline binaen TCK’nın 89/2-b maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilerek sanığın atılı bilinçli taksirle yaralama suçundan dolayı, ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkı da gözetilerek mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan dolayı mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2014/7629).