Hakkımızda

Avukat Mehmet Genç

İstanbul Barosu'na kayıtlı olan Avukat Mehmet Genç, mezun olduğu tarihten bu yana avukatlık mesleğini aralıksız olarak sürdürmektedir. İstanbul Barosu bünyesinde kurduğu avukatlık bürosuyla Ceza Hukuku, Miras Hukuku, Gayrimenkul Hukuku, Bilişim Hukuku başta olmak üzere birçok hukuk alanında avukatlık faaliyeti göstermektedir.

Devamını Oku
Muvazaa ve Muvazaa Davası Nedir?

Muvazaa Nedir?

Muvazaa, en basit ifadeyle, tarafların gerçek iradelerini saklayarak üçüncü kişileri aldatma amacı güttükleri ve aralarında geçerli olmayan bir hususta anlaşma yapmalarıdır. Bu tür işlemler, üçüncü kişilere farklı bir görünüm sunarak gerçek durumu gizler. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun çeşitli kararlarında da ifade edildiği gibi, muvazaalı işlemler, görünürde var olan fakat tarafların asla gerçekleştirmek istemedikleri hukuki işlemlerden oluşur.

Muvazaa, genellikle iki taraf arasında yapılmış bir işlemle birlikte gerçekleşir. Bu işlemlerden biri görünüşte hukuki geçerliliği olan, fakat gerçekte tarafların iradesine uymayan işlem, diğeri ise tarafların gerçek iradelerine uygun olan gizli işlemdir.

Muvazaa Çeşitleri

Mutlak Muvazaa

Taraflar, aslında herhangi bir hukuki işlem gerçekleştirmek istemezler ancak üçüncü kişilere hukuki bir işlem yapılmış gibi göstermek amacıyla anlaşırlar. Bu tür muvazaa, tamamen aldatma amacı taşır ve yapılan işlem geçersizdir.

Nisbi Muvazaa

Taraflar görünüşte hukuki bir işlem yaparlar, fakat işlemdeki bazı unsurlar (örneğin sözleşmenin konusu, şartları, tarafları) gerçek iradelerini yansıtmaz. Görünüşteki işlem geçersizdir, ancak gizli işlem, yasal şekil şartlarına uygun olduğu takdirde geçerli olabilir.

Muvazaa Davası Nedir?

Muvazaa davası, borçlunun yaptığı bir tasarruf işleminin gerçekte hiç yapılmadığını ispat etmeye yönelik bir davadır. Davacı, bu davayı açarak işlemin yalnızca görünüşte olduğunu ve taraflar arasında gerçek bir hukuki işlem bulunmadığını ortaya koymaya çalışır. Bu şekilde, alacaklı, borçlunun muvazaalı işlemle üçüncü kişilere devrettiği ya da sakladığı mallara ulaşarak alacağını tahsil etmeyi hedefler.

Muvazaa davalarında, işlemin aslında hiç gerçekleşmediğini ispat etmek için deliller sunulur. Genellikle, alacaklılar bu tür davaları, borçlunun mallarını muvazaalı bir şekilde devrettiğini ileri sürerek açarlar. Bu tür durumlarda, işlemin üçüncü kişilere karşı da geçersiz olduğu ileri sürülür.

Muvazaa davalarında genel görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesidir. Bu mahkemede davacı, muvazaalı işlemi ispatlayarak hakkını aramaya çalışır.

Muvazaa Davasının Amacı

Muvazaa davasının amacı, taraflar arasında yapılan bir hukuki işlemin gerçekte hiç yapılmadığını ya da sadece görünüşte yapıldığını ispat etmektir. Davacı, bu dava ile işlemin muvazaalı olduğunu ortaya koyarak, borçlunun gerçekte var olmayan bir işlemle mal kaçırmaya çalıştığını ya da üçüncü kişileri aldatmaya yönelik bir işlem yaptığını iddia eder. Bu sayede, davacı, muvazaalı işlemle devredilen malların hukuken geçersiz olduğunu ispatlayarak, alacağını tahsil etme veya zarardan korunma amacı güder.

Muvazaa Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Muvazaa davası, Borçlar Kanunu'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan bir dava olup, genellikle tapu iptali ve tescil taleplerini içeren işlemlerle ilgilidir. Davanın temel amacı, borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmadığını tespit ederek, bu işlemin geçersizliğini sağlamak ve davacının alacağını tahsil etmesine olanak tanımaktır. Davacı, muvazaaya dayalı iptal davasında, borçlunun muvazaalı işlemiyle zarar gördüğünü ileri sürerek bu işlemin hükümsüz sayılmasını talep eder.

Muvazaaya dayalı iptal davaları, davacının alacağını tahsil edebilmesi amacıyla açılır ve nisbi nitelikte, yasadan doğan davalardır. Bu davalar, tasarruf konusu malın aynına yönelik olmayıp, işlemin hukuki geçerliliğinin ortadan kaldırılması amacını taşır. Ayrıca, tarafların tacir olup olmaması gibi unsurlar, davada görevli mahkemenin belirlenmesinde doğrudan etkili değildir.

Bu tür davalarda önemli olan, Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen şartların gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilmesidir. Bu sebeple, davanın görevli mahkemesi asliye hukuk mahkemeleri olup, uyuşmazlığın genel mahkemelerce çözümlenmesi gerektiği açıktır. Görevsizlik kararı verilmesi, yasal dayanağı olmadıkça isabetli bir yaklaşım değildir; dava, taraf delilleri toplanarak esasına göre karara bağlanmalıdır.

Muvazaa Davasında Zamanaşımı

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi K. 2021/605

Muvazaa davası; borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3. kişinin muvazaalı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun muvazaalı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla muvazaalı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. TBK’nın 19. maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı gibi, bu davalarda hak düşürücü süre de uygulanmaz.

Muvazaalı İşlem Tespit ve Kanıtı

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi  E. 1996/1179 , K. 1996/1570 sayılı ve  14.2.1996 tarih:

“Muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı ( halefi ) sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb'an dava açan kişi Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince bu iddiasını isbat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 288. ve 290. maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı Kanunun 293. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille ispat edilmesi gerekir. Böyle bir sözleşmenin resmî şekilde yapılması halinde dahi olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış içtihatlarda ortaklaşa kabul edilmiştir. İşte bu görüşten hareketle 5.2.1947 tarih, 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad ( nam-ı müstear ) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir.”

Muvazaalı İşlemin Sonuçları

Muvazaalı işlemin sonucu, öğretide ve yargı kararlarında kesin hükümsüzlük olarak değerlendirilir. Bu, muvazaalı işlemin baştan itibaren hiçbir hukuki geçerliliği olmadığı ve herhangi bir sonuç doğurmayacağı anlamına gelir. Muvazaalı bir işlem, taraflarca gerçekte yapılmak istenmeyen, sadece üçüncü kişileri yanıltmaya yönelik bir işlem olduğu için hukuken geçersiz sayılır.

Nispi muvazaada ise, görünüşteki işlem geçersiz olmasına karşın, tarafların asıl yapmak istedikleri gizli işlem (örneğin, bir bağışlama işlemi) eğer yasanın öngördüğü şekil şartlarına uygun yapılmışsa, bu gizli işlem geçerli kabul edilir ve hüküm ve sonuç doğurur. Ancak, gizli işlem şekil şartlarını sağlamıyorsa, bu durumda da geçersiz olur. Yani nispi muvazaada, görünüşteki işlem her zaman geçersizdir, ancak gizli işlem geçerli olabilme olanağına sahiptir.



Şimdi ara